‘Konuşma, söyleme, tartışma atmosferi’nin son kurbanı

Mustafa Karaalioğlu

Son yıllarda ülkeye hakim olan bir konuşturmama, tartıştırmama ve meselelerin arka planına nüfuz ettirmeme atmosferi var. Demokrasi başlığı altındaki bütün üniteler; hukuk, medya, akademi, dış politika bu atmosferin en yoğun olduğu alanlardır. Ekonomi de yakın zamana kadar öyleydi ve şimdi mecburiyetten de olsa farklı sesler en azından tehdit görmeden dile getirilebiliyor. İktidarın politikası değiştiği için… Ama, demokratik ortamın iyileştirilmesi namına kelam etmek hala büyük problem. Hala, ifade hürriyeti, hukuk ve yargı sistemine dair eleştiride bulunmak sonu belirsiz bir faaliyet ve hatta dış politikada iktidar çizgisi dışında bir yol izlemek “dış güçlerin uzantısı” olmakla yaftalamayı göze almak anlamına geliyor.

***

Bu ağır atmosferin perdelediği alanda yüzünden yozlaşma, çürüme ve son günlerde yüzeye asayiş problemi olarak vuran toplumsal çözülme yaşandı.

Hangi alanlarda neler kaybettiğimizin hasar tespitini ise yine o atmosfer yüzünden yapabilecek durumda değiliz. Çünkü doğru olanı söylemek değer ifade etmiyor, söyleyene haklılık hiç sağlamıyor.

Mesela, dış politikada yıllar içinde yapılan ve şimdi birer birer geri dönülen hataları zamanında ikaz etmiş olmanın ise bir kıymeti yok. O yanlışların Türkiye’yi yalnızlaştırdığı, itibarsızlaştırdığı ve fakirleştirdiği gerçeğini en başından söylemiş olmak da “öngörü” sayılmıyor. Çünkü, neyin doğru olduğunun tek ölçüsü var. İktidarın dediği… Dün dediğinin bugün tam zıddını yapıyor olmak da çelişki değil, “politika” olarak kabul ediliyor. Oysa politika bile bu kadar değersiz bir iş değil…

Neyin doğru neyin yanlış ve neyin ne zaman doğru ne zaman yanlış olduğuna iktidarın karar vermesi ülke adına bir trajedidir. Ne iktidar ne de devlet fikirde norm belirleyebilir. Türkiye’nin bu garip ve sıkıntılı halden çıkması şarttır. Kaldı ki ortamı konuşulamaz halde tutmak artık iktidar için de taşınamaz noktaya gelmiştir. Meclis Başkanı’nın anayasanın üçüncü maddesinde tashih önerisi karşısında gördüğü muamele bunun bir göstergesidir. Söylediği yanlış veya doğru ama en azından tartışılmayı hak ediyor. Ama bizzat iktidarın hakim kıldığı karanlık atmosfer buna izin vermedi. Meclis Başkanı bile en basit demokratik haktan istifade edemedi. İktidarın kendisi için hazır tuttuğu imtiyazdan muhalefet de istifade etmeye kalkınca en temel konuda dahi fikreylemek imkansız hale geldi.

Nasıl hukuk bir gün herkese lazım olacaksa, fikir özgürlüğü de lazım oluyor; bu vakada yaşayarak gördük.

YENİ BİR KAPI MI?

Bugünlerde, atmosfere çözüm süreci salınıyor. Maksadı ne olursa olsun, ne kadar siyasi faydacılık gözetiliyor olursa olsun Kürt meselesini çözmek ve ülkeyi terör gerçeğinden uzaklaştırmak itiraz edilecek bir girişim değildir. Böyle sahici bir girişim varsa tabii...

***

Yakın zamana kadar çözümden bahsetmek “ihanet” kapsamındayken ve iktidarın bugün politika değiştirerek çözüm istemesi de varsın yanlarına kar kalsın. Bizatihi çözüm süreci konuşmaları bile memleketteki karanlık atmosferi bir parça inceltecektir. Faydası var, zararı yok.

Bu meseleyi geride bırakmak, hiçbir temel problemini çözemeyen ve bunun için ağır bedeller ödeyen bir ülke için önemlidir. “İster istemez” ortamın demokratikleşmesine de katkı sağlayacak bir mesaidir. Kürt meselesinde çözümü konuşabilen toplum her şeyi konuşabilir demektir. En azından daha çok şeyi…