Saray’ın başlıca başdanışmanlarından Mehmet Uçum geçen hafta sonunda (15.12.2024) “Pazar Yazısı” başlığıyla önemli bir metin yayınladı. Böylece, CB Erdoğan’ın ömür boyu cumhurbaşkanlığı için getirilmek istenen “sivil” anayasanın nasıl bişey olacağı konusunda bir ön fikir edinmemizi sağladı.
Hukukçu M. Uçum’u, “Türkiye’nin Kürt sorunu yok, asla da olmayacak” demiş olan Devlet Bahçeli gibi “Türkiye içinde bir Kürt sorunu yoktur” ve “Selahattin Demirtaş'ın "Seni başkan yaptırmayacağız" çıkışı da ihanet” üründen ifadelerinden hatırlıyoruz.
Bu yayınındaki sözlerini teker teker alalım, Son 6 aydan bikaç örnekle ve kaynaklarıyla:
***
“Türkçenin egemen ve birleştirici tek dil olmasının zorunlu sonucu ve değiştirilemez kuralı olarak Devletin dili, yani resmi dil Türkçedir.” Devletin dili olmaz; devlet insan değil insanlar topluluğudur. Devletin resmî dili olur ve nitekim şimdiye kadarki anayasalarımızın en demokratiği olan 1961 metni “resmî dil” terimini kullanmıştır.
Bir ülkede devletin egemenliği tek dile bağlı ise, o zaman birden fazla resmî dili olan devletler nasıl egemen oluyor? Bunlardan sadece bir kaç tanesi: Belçika, Afganistan, Pakistan, Malezya, İsviçre, Filipinler, Kazakistan, Kırgızistan, Moğolistan, Kanada, Bolivya, Çin, Hong Kong, Makao, Hindistan, Rusya
***
“[Kürtçeye] Yasaklar, inkar ve ret politikaları 12 Eylül Faşizmi döneminde tavan yaptı. Araya yıllar girdi ve en nihayet Erdoğan Devrimi gerçekleşti (…) Ülkemizde farklı dil ve lehçelerin öğrenilmesi için 2923 sayılı Kanun’la düzenlemeler yapıldı”. Eski MED-DER Eşbaşkanı Rıfat Ronî'nin iddianamesinde, Türkçe dışında eğitim faaliyetlerinin yasak olduğu ileri sürülerek, dil yasaklarına dair röportajlar ve aile
ziyaretleri suç sayıldı.
2
Diyarbakır Valiliği Kürtçe “Kadın, Hayat, Özgürlük” sloganını yasakladı
Yollara yazılan “Yayaya öncelik” türünden Kürtçe yazılar yasaklandı
***
“Kürtçe dil dersi resmi ve özel okullarında seçmeli olarak alınabilmektedir” Üniversiteye Kürtçe dilinde araştırma görevlisi alınmasına Türkçe mezuniyet şartı getirildi.
***
“Anadillerde siyasi propaganda yapmak serbesttir”
Nisan 2010’da kaldırılan bu yasağa, Türkiye’de en serbestçe konuşulacak ortam olan TBMM tabi değil. TBMM’de bir cümle Kürtçe telaffuz etmek isteyenlere mikrofon kapatılıyor ve durum tutanaklara “Bilinmeyen bir dilde konuşuldu” diye geçiriliyor.
Ama kürsüde başka bir dil, ör. İngilizce kullanmak serbest.
TBMM’de sadece Kürtçe değil, Lazca telaffuz etmek de yasak. 21 Aralık Dünya Anadil Gününde CHP Rize Milletvekili Tahsin Ocaklı’nın mikrofonu "Anne vakit bitiyor beni dinle senin için sesleneceğim" deyip Lazca ilk kelimeyi söylediği anda kapatıldı.
***
“Kamuda Kürtçe tercüman hizmeti vardır”
DEM Parti’nin sağlıkta anadil hizmeti verilmesi talebi reddedildi
***
“Kürtçe yayınlarla ilgili bütün sınırlamalar kaldırılmıştır”
Diyarbakır Kitap Fuarı';nda 5 günde 5 kitaba el konuldu.
***
“Kürtçe oyunlar sahnelenmesinin önündeki engeller kaldırılmıştır”
3
İstanbul'da 13.11.202'de İBB Şehir Tiyatroları'nın Kasım programında yer alan "Bêrû" adlı Kürtçe oyununun sahnelenmesi valilik kararıyla engellendi
Esenyurt’ta Kürtçe şarkı söylenen sokak düğünü basıldı; klarnetçi, bağlamacı ve şarkıcı gözaltına alındı.
***
“Yirmi dört saat Kürtçe yayın yapan devlet kanalı bu dönemin eseridir”
Bir kere, Kürtçe TV, Kürtleri kendi dilleriyle asimile etmek için kullanılıyor. Ama bunun dışında:
Kürtçe şiire 11 gün hücre cezası verildi.
Bafra T Tipi Cezaevi’nde tutuklular Enes İlgen ve Serdar Başaran’a not defterlerindeki Kürtçe şiir ve şarkı nedeniyle 11 gün hücre cezası verildi.
Dahası, değil Kürtçe yayın, konser bile yasak;
Xece’nin Kars konseri de iptal edildi,
Sadece konserler değil, Diyarbakır’ın Amedspor’unun deplasmanı da yasaklanıyor. Erzurum Valiliği, Erzurum'un millî ve manevi değerlere bağlı bir il olması ve olası gerginlik riskleri gerekçesiyle Erzurumspor-Amedspor maçında deplasman taraftarlarının stadyuma alınmayacağını açıkladı.
Sokak röportajında kullandığı "Ben Türk değilim"ifadesi nedeniyle hedef olan Ali Çeven “silahlı örgüt propagandası yapmak”tan tutuklandı.
Sağ eli ve sağ bacağı olmayan engelli mahkumun Türkçe bilmeyen annesiyle telefonla konuşması yasaklandı
Şırnak Cezaevinde mahpusların Kürtçe konuşmak için dilekçe vermesi zorunluluğu getirildi.
Sadece Kürtçe değil, bazı harfler de yasak. X, W ve Q harfleri yasağı Aralık 2013’te kaldırıldıktan 2 sene sonra Aralık 2015’te çıkan haber: “Musa Anter’in oğlu Dicle Anter’in 4 yaşındaki kızı Asiva, ‘w’ harfi olmadan nüfus cüzdanını aldı. Baba Anter; “Asiwa’yı okula göndermek için zorunlu olarak nüfus cüzdanı çıkardım ama hukuki mücadelem sürüyor. Sonunda davayı kazanacağıma inanıyorum” dedi.
(https://www.batmancagdas.com/asivaya-w-yasagi).
4
Diyarbakırlı Karagöz ailesi kızlarına Şewra ismi koymak istedi. Ancak nüfus kayıtlarına geçiremedi. Aile de çareyi, W yerine iki “V” harfini yan yana yazdırmakta buldu.
Oğluna Bawer ismini koymak istedi, yasakla karşılaştı.
İlave olarak, Öcalan kelimesinin başına “sayın” koyanlara da dava açılmakta.
***
Saray Başdanışmanı Mehmet Uçum, yazdıkları için söyle diyor: “Sürdürsek sayfalara sığmaz...”
Seçme ve seçilme gibi demokrasinin ABC’si olan rezaleti bilmezden geliyor: Son 10 yıl içinde 147 belediyeye (ayrıca 1 de muhtarlığa) kayyımlar atandı.
Yandaş gazetecilerin duayeni Abdulkadir Selvi’ye göre 38 belediye başkanı da sırada.
Muhalif belediye başkanları kayyımlanmakla kalmıyor, gözaltına alınıyor ve tutuklanıyorlar. Örneğin DEM Parti Kayapınar Belediye Eşbaşkanı Cengiz Dündar.
***
“Deveye boynun eğri demişler, nerem doğru demiş”. Saray başdanışmanı M. Uçum’un yazısı bu sözü hatırlatıyor.
Ama bu kadarıyla kalmıyor. Her ülkede olduğu gibi Türkiye’de de vatandaşların “mecburi vatandaş” ve “gönüllü vatandaş” diye ikiye ayrıldığını, kimlikleri inkar edilen vatandaşların “mecburi” vatandaş olmaya mahkum edildiklerini bilmiyor. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında yeni bir devlet kurulurken farklılıkların devlet şiddeti kullanılarak ortadan kaldırılmasını (onaylamak değil ama) anlamak mümkün. Fakat ticaretin dilinin tartışmasız biçimde Türkçe olduğu, Kürt çocukların aileleriyle Türkçe konuştuğu bir ülkede Kürtçenin yasaklanmasını Türkiye’nin bütünlüğüne kastetmek olarak görmek gerekir.
Başdanışman M. Uçum Diyarbakır Sur çarşısına bi gidip gezsin bakalım, alışveriş nece yapılıyor, ondan sonra böyle yazılar yayınlasın. Yaptığı, Baba Diyalektik icabı, Kürt milliyetçiliğini tahrik etmekten ibaret.