31 Mart 2024 tarihinde yapılan mahallî idareler seçiminden sonra ilk olarak 3 Haziran 2024 tarihinde, 2014 yılında hakkında açılan bir davada “silahlı terör örgütünü yönetmek”, “silahlı terör örgütüne üye olmak” ve “örgüt propagandası yapmak” suçlarından yargılanan ve 19 yıl 6 ay hapis cezası verilen Hakkâri Belediye Başkanı, İçişleri Bakanı tarafından görevden uzaklaştırılarak yerine Hakkâri Valisi (kayyım olarak) görevlendirilmiştir. Bundan sonra 30 Ekim 2024 tarihinde İstanbul Esenyurt Belediye Başkanı “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlaması ile tutuklanmış ve ertesi günü İçişleri Bakanı tarafından görevden uzaklaştırılarak yerine İstanbul Vali Yardımcısı (kayyım olarak) görevlendirilmiştir. 4 Kasım 2024 tarihinde ise Kobani davasında 10 yıl hapis cezası verilmesi ve hakkında devam eden dava ve soruşturmalar gerekçe gösterilerek Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı üçüncü kez (daha önce 2016 ve 2019 yıllarında da görevden uzaklaştırılmıştı) İçişleri Bakanı tarafından görevden uzaklaştırılarak yerine Mardin Valisi (kayyım olarak) görevlendirilmiş; “silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan aldıkları 6 yıl 3 ay hapis cezaları ve haklarında “silahlı terör örgütüne üye olma” suçlamasıyla yürütülen soruşturmalar gerekçe gösterilerek Batman Belediye Başkanı ve Şanlıurfa Halfeti Belediye Başkanı, İçişleri Bakanı tarafından görevlerinden uzaklaştırılarak yerlerine sırasıyla Batman Valisi ve Halfeti Kaymakamı (kayyım olarak) görevlendirilmişlerdir.
Öncelikle “kayyım” kelimesinin yazılışı ve anlamı üzerine bazı açıklamalar gerekiyor. Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre kelimenin doğru yazılışı “kayyım”dır. Ancak galat-ı meşhur olarak “kayyum” şeklinde de kullanılmaktadır. Kayyım Arapçadan Türkçeye girmiş kelimelerdendir. Kelimenin etimolojisine baktığımızda Arapça “kıyam” isminden-fiilinden (mastarından) türemiş olan “kaim” öznesinin (ism-i failinin) abartılı (mübalağalı) kalıbıdır (kipidir). “Bir işi en iyi ustalıkla çekip çeviren”, “yöneticilikte zirve olan”, “en üst düzey yönetici” anlamlarına gelmektedir. Kök fiili “kame”, “ayağa kalkmak” demektir. Ayağa kalkmak mecazen “bir işe girişmek”, yani fail ve aktif olmak anlamına gelir. Aynı kökten “kaymakam” (kaim-i mekân veya kaim-i makam) mekânın/makamın yöneticisi anlamındadır. “Makam” da bu köktendir. Bir işin kayyımı, o işin çekip çevireni, yöneticisi demektir. “İkamet”, “mukim”, “ikame” kelimeleri de “kame” fiilinin if’al babından (üç harfli -sülasi- fiilin başına hemze/elif getirilerek yapılan kalıp) türetilmişlerdir. “İstikamet” ise “kame” fiilinin “istifal” kalıbından (üç harfli fiilin baş kısmına elif, sin, te harflerinin eklenmesi suretiyle altı harfli hâle getirilmesi) mastardır.¹
Kayyımlık esasen kamu hukukundan ziyade özel hukukun bir konusu olup 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Vesayet başlığı altındaki üçüncü bölümde, 426 ila 431’inci maddelerinde düzenlenmiştir. Medeni Kanun’un tanımına göre vasi “vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının kişiliği ve malvarlığı ile ilgili bütün menfaatlerini korumak ve hukukî işlemlerde onu temsil etmekle yükümlü” olan kişidir (m. 403/1). Kayyım ise “belirli işleri görmek veya malvarlığını yönetmek için atanır” (m. 403/2). Vesayeti gerektiren hâller 404 ila 407’nci maddelerde; kayyımlığı gerektiren hâller ise 426 ve 427’nci maddelerde düzenlenmiştir. Ayrıca 3561 sayılı Mal Memurlarının Kayyım Tayin Edilmesine Dair Kanun’da, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nda, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nda, kayyıma ilişkin düzenlemeler ve hükümler bulunmaktadır.
Anayasa’nın 38’inci maddesine göre “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz” (f. 4). Diğer bir deyişle “masumiyet karinesi” Anayasa düzeyinde kabul edilmiş, evrensel hukukun en temel konularından biridir. Bir ceza mahkemesi tarafından verilen hüküm, genel olarak ancak olağan kanun yollarının (itiraz, istinaf ve temyiz) tüketilmesinden sonra kesinleşir. Dolayısıyla ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu mesela bir mahkûmiyet kararı, ancak temyiz aşaması tamamlandıktan sonra kesinleşir ve kişi ancak o zaman “suçlu” (veya “mahkûm”) hâline gelmiş olur. O zamana kadar kişi masumiyet karinesi gereği suçlu sayılmaz ve soruşturma evresinde “şüpheli”, kovuşturma evresinde ise “sanık” konumundadır. Hatta sanık hakkında tutuklama kararı verilmemişse, hüküm kesinleşinceye kadar sanık ceza ve tevkif evine de konulamaz.²
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin idari yapısı önce genel idare-özerk idare şeklinde ikiye ayrılmakta; özerk idareler ise mahallî idareler (belediye, il özel idaresi ve köy), akademik idareler ve bağımsız idari otoriteler (BİO) olarak üçe ayrılmaktadır.³
Mahallî idareler, Anayasa’nın 127’nci maddesine göre “il, belediye veya köy halkının mahallî müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir” (f. 1). Yine Anayasa’nın aynı maddesine göre merkezî idare mahallî idare üzerinde idari vesayet yetkisine sahiptir (f. 5). Ayrıca kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi’nin önemli sözleşmelerinden biri olan ve 6/8/1992 tarihinde onaylanarak 1/4/1993 tarihinde yürürlüğe giren Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı da onaylayan devletlere mahallî idarelere ilişkin önemli düzenleme yükümlülükleri yüklemektedir.⁴
Konumuz (kayyım atamaları/görevlendirmeleri) açısından en üst norm Anayasa’nın 127’nci maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre “görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahallî idare organları veya bu organların üyelerini, İçişleri Bakanı, geçici bir tedbir olarak, kesin hükme kadar uzaklaştırabilir.”⁵
Belediyelere kayyım görevlendirilmesi konusunun detayları ise 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun “Belediye başkanlığının boşalması hâlinde yapılacak işlemler” başlıklı 45, “Belediye başkanı görevlendirilmesi” başlıklı 46 ve “Görevden uzaklaştırma” başlıklı 47’nci maddelerinde düzenlenmiştir. Anayasa’daki hükme paralel olacak şekilde düzenlenmiş olan Belediye Kanunu’nun 47’nci maddesinin birinci fıkrasına göre “Görevleriyle ilgili bir suç nedeniyle haklarında soruşturma veya kovuşturma açılan belediye organları veya bu organların üyeleri, kesin hükme kadar İçişleri Bakanı tarafından görevden uzaklaştırılabilir.” Ancak Belediye Kanunu’nun 45’inci maddesinin 2016 yılında eklenen ikinci fıkrasına göre “Ancak, belediye başkanı veya başkan vekili ya da meclis üyesinin terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları sebebiyle görevden uzaklaştırılması veya tutuklanması … hallerinde 46’ncı maddedeki makamlarca belediye başkanı veya başkan vekili ya da meclis üyesi görevlendirilir.”
Gerek Anayasa’ya göre gerekse Belediye Kanunu’nun 47’inci maddesindeki hükme göre bir belediye başkanı, ancak (1) “görevleri ile ilgili bir suç sebebi” ile hakkında (2) “soruşturma” veya “kovuşturma” açılması hâlinde (3) “İçişleri Bakanı” tarafından (4) “geçici bir tedbir olarak” (5) “kesin hükme kadar” görevden (6) “uzaklaştırılabilir”. Bu düzenlemelere göre görevden uzaklaştırma geçici nitelikte bir tedbir kararı olup belediye başkanının görevden uzaklaştırılabilmesi için mahkûmiyet kararının kesinleşmesi gerekmemektedir. Nitekim Belediye Kanunun 47’nci maddesine göre de görevden uzaklaştırma kararı iki ayda bir gözden geçirilecek ve devamında kamu yararı bulunmayan karar kaldırılacaktır.
Belediye Kanunu’nun 45’inci maddesine göre ise belediye başkanının görevden uzaklaştırılması veya tutuklanması durumunda belediye meclisi tarafından bir başkan vekili seçilecektir (f. 1). Ancak bu maddeye 2016 yılında eklenen ikinci fıkraya göre belediye başkanının (veya başkan vekilinin ya da meclis üyesinin) terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları sebebiyle görevden uzaklaştırılması veya tutuklanması hâllerinde İçişleri Bakanı tarafından belediye başkanı veya başkan vekili görevlendirilecektir.
Daha Demokratik mi Daha Otoriter mi?
Konunun tarihi gelişimine bakıldığında, konuyla ilgili yapılan düzenlemelerin daha demokratik bir seyir mi izlediği yoksa daha otoriter bir dönüşüm mü geçirdiğini belirlemek mümkündür. Bu nedenle 1930 yılından yürürlükten kaldırıldığı 24/12/2004 tarihine kadar belediyeleri düzenleyen 3/4/1930 tarihli ve 1580 sayılı Belediye Kanunu’na kısaca bakmakta fayda bulunmaktadır. Ancak önce yürürlükteki 1982 Anayasası’ndan önce yürürlükte bulunan üç anayasaya (1921, 1924 ve 1961 anayasaları) bakalım.
Ne 1921 yılından 1924 yılına kadar yürürlükte bulunan 1921 Anayasası’nda ne 1924 yılından 1961 yılına kadar yürürlükte bulunan 1924 Anayasası’nda ne de 1961 yılından 1982 yılına kadar yürürlükte bulunan 1961 Anayasası’nda mahallî idare organları veya bu organların üyelerinin görevden uzaklaştırılması ile ilgili herhangi bir düzenleme bulunmaktadır.
7/12/2004 tarihli ve 5272 sayılı Belediye Kanunu (bu Kanun Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir) ile yürürlükten kaldırılan 1580 sayılı Belediye Kanunu’nun özgün hâlinde konuyu düzenleyen 91’inci maddesine göre belediye başkanları görev dolayısıyla bir hareketten dolayı hafif hapis veya hapis ile mahkûmiyet veya belediye meclis üyeliğine seçilmeye engel veya onun durmasını gerektiren bir durum meydana geldiğinde belediye başkanlığı sona erer. 92’nci maddesine göre ise kanuni görevini mahallî en büyük mülkiye memurunun yazılı tebligatına rağmen kabul edilebilir bir özre istinat etmeksizin yerine getirmekten çekinen (istinkâf eden) belediye başkanlarının gerek görülürse (il merkezleri belediyesi için İçişleri Bakanlığı’ndan sorarak) vali veya İçişleri Bakanı tarafından işten çektirilebilir ve hakkında memurin muhakematı kanunu hükümleri uygulanır. 93’üncü maddesine göre ise belediye başkanının yeniden seçimi gerektiğinde vali tarafından belediye meclisi toplantıya davet edilerek yeniden belediye başkanı seçimi yapılır.⁶
Söz konusu 93’üncü madde önce 19/7/1963 tarihli ve 307 sayılı Kanun’la değiştirilmiş, daha sonra 27/5/1987 tarihli ve 283 sayılı KHK ile tekrar değiştirilmiş, bu KHK ile yapılan değişiklikler ise 20/6/1987 tarihli ve 3394 sayılı Kanun’la uygun bulunmuştur. Bu son değişikliğin iptali için dönemin ana muhalefet partisi Sosyal Demokrat Halkçı Parti tarafından Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmuştur. Anayasa Mahkemesi 13/6/1988 tarihli ve E. 1987/22, K. 1988/19 sayılı kararı ile 93’üncü maddenin üçüncü fıkrası olarak düzenlenen “Belediyelerin seçilmiş organları veya bu organların üyeleri hakkında görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile soruşturma veya kovuşturma açılması halinde, İçişleri Bakanı geçici bir tedbir olarak, kesin hükme kadar bu organları veya organların üyelerini görevden uzaklaştırabilir” hükmünden sonra dördüncü fıkra olarak düzenlenen “Bu durumda bakanın teklifi Başbakanın onayı ile kesin hükme kadar meclis üyeleri arasından geçici olarak bir başkan görevlendirebilir” hükmünü iptal edilmiştir.⁷ 1580 sayılı Kanun’a dördüncü fıkra olarak eklenen ve Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen hüküm, aynı değişiklikler kapsamında 27/6/1984 tarihli ve 3030 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu’nun 9’uncu maddesine de eklenmiş olduğundan bu hüküm de Anayasa Mahkemesi tarafından aynı kararla iptal edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’ne göre bir belediye başkanının görevi ile ilgili bir suç sebebi ile soruşturma veya kovuşturma açılması hâlinde İçişleri Bakanı tarafından geçici bir tedbir olarak kesin hükme kadar görevden uzaklaştırıldığı hâllerde Bakanın teklifi ve Başbakanın onayı ile belediye meclis üyeleri arasından da olsa geçici olarak bir başkan görevlendirilmesi “Yönetsel ilişkilerde hiyerarşik bağlantının olur vereceği yetki, seçimi temel edinmiş özerk kuruluşlarda geçerli olamaz. Belediye meclisinin çoğunluğu dışında herhangi bir üyesinin siyasal nedenlerle, hukukla bağdaşmayan amaçlarla başkan olabilmesine yol açan düzenleme, merkezî yönetimin vesayet dışı müdahalesine açık çağrıdır. Bu belirlemeyi merkezî yönetimin siyasal kimlikli organlarına yaptırmak Anayasa’ya aykırıdır.”
Söz konusu 93’üncü madde daha sonra 20/3/1997 tarihli ve 4231 sayılı Kanun’la değiştirilmiş ve 1580 sayılı Belediyeler Kanunu 5393 sayılı Belediye Kanunu yürürlüğe girinceye kadar bu hâliyle uygulanmıştır. Söz konusu değişiklikle 93’üncü maddenin üçüncü fıkrası Anayasa’nın 127’nci maddesinin dördüncü fıkrasındaki hükme benzer bir hüküm şeklinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre belediyelerin seçilmiş organları veya bu organların üyeleri hakkında görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile soruşturma veya kovuşturma açılması hâlinde İçişleri Bakanı geçici bir tedbir olarak, kesin hükme kadar bu organları veya organların üyelerini görevden uzaklaştırabilir. Ayrıca diğer fıkralara göre belediye başkanlığının boşalması veya başkanın görevden uzaklaştırıldığı hâllerde valinin çağrısı üzerine toplanan belediye meclisinin kendi üyeleri arasından boşalma durumunda bir başkan, görevden uzaklaştırma durumunda ise bir başkan vekili seçeceği düzenlenmiştir (m. 93/2).
3 Kasım 2002 Milletvekili Genel Seçiminden sonra demokratikleşme konusunda önemli reform vaatleriyle tek başına ve güçlü bir şekilde iktidara gelen AK Parti, “Kamu Yönetimi Reformu”nun alt bileşenlerinden biri olan “Mahallî İdareler Reformu” kapsamında TBMM tarafından, hazırlanmasında bu satırların yazarının de emeği bulunan, 9/7/2004 tarihli ve 5215 sayılı Belediye Kanunu kabul edilmiş; ancak bu kanun Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa’nın 89 ve 104’üncü maddelerine göre bir daha görüşülmek üzere TBMM’ye geri gönderilmiş; yeniden yapılan görüşmeler sonucunda 1580 sayılı Belediye Kanunu yürürlükten kaldırılarak 7/12/2004 tarihli ve 5272 sayılı Belediye Kanunu yürürlüğe konulmuştur.
5272 sayılı Belediye Kanunu için dönemin ana muhalefet partisi tarafından şekil yönünden Anayasa’ya aykırı olduğu iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne iptal başvurusunda bulunulmuş ve Anayasa Mahkemesi’nin 18/1/2005 tarihli, E. 2004/118, K. 2005/8 sayılı Kararı ile TBMM İçtüzüğünün 81’inci maddesine, bu bağlamda Anayasa’nın 88 ve 148’inci maddelerine aykırı bulunarak şekil yönünden iptal edilmiştir.⁸
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı üzerine bu sefer 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu TBMM tarafından kabul edilerek yürürlüğe konulmuştur. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun özgün (ilk) hâlinde konumuzla ilgili olarak, iptal edilen 5272 sayılı Belediye Kanunu’nun 45, 46 ve 47’nci maddelerindeki hükümler, sadece 47’nci maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında bazı küçük değişiklikler yapılarak aynen korunmuştur. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun özgün (ilk) hâlinde konumuzla ilgili hükümler aşağıdaki gibidir.
Belediye başkanlığının boşalması hâlinde yapılacak işlemler
“Madde 45- Belediye başkanlığının herhangi bir nedenle boşalması durumunda, vali tarafından belediye meclisinin on gün içinde toplanması sağlanır. Meclis, birinci başkan vekilinin, onun bulunmaması durumunda ikinci başkan vekilinin, onun da bulunmaması durumunda en yaşlı üyenin başkanlığında toplanarak;
a) Belediye başkanlığının boşalması veya seçim dönemini aşacak biçimde kamu hizmetinden yasaklanma cezasının verilmiş olması durumunda bir başkan,
b) Başkanın görevden uzaklaştırılması, tutuklanması veya seçim dönemini aşmayacak biçimde kamu hizmetinden yasaklama cezası alması durumunda bir başkan vekili seçer.
Belediye başkanı veya başkan vekili belediye meclis üyeleri arasından ve gizli oyla seçilir. İlk iki oylamada üye tam sayısının üçte iki ve üçüncü oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğu aranır. Üçüncü oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için dördüncü oylama yapılır. Dördüncü oylamada en fazla oy alan üye, belediye başkanı veya başkan vekili seçilmiş olur. Oyların eşitliği durumunda kur’a çekilir.
Birinci fıkranın (b) bendi uyarınca başkan vekili seçildikten sonra belediye başkanlığının (a) bendinde belirtilen nedenlerle boşalması durumunda bu maddeye göre belediye başkanı seçilir.
Yeni seçilen belediye başkanının görev süresi, yerine seçildiği başkanın görev süresi ile sınırlıdır. Başkan vekili, yeni başkan seçilinceye veya görevden uzaklaştırılmış ya da tutuklanmış olan başkan göreve dönünceye kadar görev yapar.
Belediye başkanı veya başkan vekili seçilinceye kadar belediye başkanlığı görevi, meclis birinci başkan vekili, bulunmaması durumunda ikinci başkan vekili, onun da bulunmaması durumunda vali tarafından görevlendirilecek bir kamu görevlisi tarafından yürütülür.
Belediye başkanı veya başkan vekili seçimi en geç on beş gün içinde tamamlanmadığı takdirde belediye meclisinin feshine ilişkin hükümler uygulanır.”
Belediye başkanı görevlendirilmesi
“Madde 46- Belediye başkanlığının herhangi bir nedenle boşalması ve yeni belediye başkanı veya başkan vekili seçiminin yapılamaması durumunda, seçim yapılıncaya kadar belediye başkanlığına büyükşehir ve il belediyelerinde İçişleri Bakanı, diğer belediyelerde vali tarafından görevlendirme yapılır. Görevlendirilecek kişinin belediye başkanı seçilme yeterliğine sahip olması şarttır.”
Görevden uzaklaştırma
“Madde 47- Görevleriyle ilgili bir suç nedeniyle haklarında soruşturma veya kovuşturma açılan belediye organları veya bu organların üyeleri, kesin hükme kadar İçişleri Bakanı tarafından görevden uzaklaştırılabilir.
Görevden uzaklaştırma kararı iki ayda bir gözden geçirilir. Devamında kamu yararı bulunmayan görevden uzaklaştırma kararı kaldırılır.
Görevden uzaklaştırılanlar hakkında; kovuşturma açılmaması, kamu davasının düşmesi veya beraat kararı verilmesi, davanın genel af ile ortadan kaldırılması veya görevden düşürülmeyi gerektirmeyen bir suçla mahkûm olunması durumunda görevden uzaklaştırma kararı kaldırılır.
Görevden uzaklaştırılan belediye başkanına, görevden uzak kaldığı sürece aylık ödeneğinin üçte ikisi ödenir ve bu süre içinde diğer sosyal hak ve yardımlardan yararlanmaya devam eder.”
Ancak yukarıda metni verilen 45’inci maddeye 15-16 Temmuz 2006 darbe teşebbüsünden sonra ilan edilen olağanüstü hâl döneminde olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamesi olarak çıkarılan 15/8/2016 tarihli ve 674 sayılı KHK’nın 38’inci maddesiyle ikinci fıkra olarak aşağıdaki fıkra eklenmiş, bu KHK daha sonra TBMM tarafından 10/11/2016 tarihinde 6758 sayılı Kanun olarak aynen kabul edilmiştir. Dolayısıyla hâlen yürürlükte olan düzenleme bu eklemeyle oluşturulmuş bulunmaktadır.
“(Ek fıkra: 15/8/2016-KHK-674/38 md.; Aynen Kabul: 10/11/2016-6758/34 md.) Ancak, belediye başkanı veya başkan vekili ya da meclis üyesinin terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları sebebiyle görevden uzaklaştırılması veya tutuklanması ya da kamu hizmetinden yasaklanması veya başkanlık sıfatı veya meclis üyeliğinin sona ermesi hallerinde 46’ncı maddedeki makamlarca belediye başkanı veya başkan vekili ya da meclis üyesi görevlendirilir. Görevlendirilecek kişinin seçilme yeterliğine sahip olması şarttır. Görevden uzaklaştırılan veya tutuklanan belediye meclisi üyesinin istifa etmesi halinde de bu fıkra hükümleri uygulanır. Bu fıkra gereğince belediye başkanı veya başkan vekili görevlendirilen belediyelerde bütçe ve muhasebe iş ve işlemleri valilik onayı ile defterdarlığa veya mal müdürlüğüne gördürülebilir. Bu belediyelerde belediye meclisi, başkanın çağrısı olmadıkça toplanamaz. Meclisin, encümenin ve komisyonların görev ve yetkileri 31’inci maddede belirtilen encümen üyeleri tarafından yürütülür.”
Yürürlükteki düzenlemelerin son hâline göre bir değerlendirme yapıldığında şu durum ortaya çıkmaktadır: Anayasa’nın 127’nci maddesinin dördüncü fıkrasına göre “görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahalli idare organları veya bu organların üyelerini, İçişleri Bakanı, geçici bir tedbir olarak, kesin hükme kadar uzaklaştırabilir”. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 47’nci maddesine göre de “Görevleriyle ilgili bir suç nedeniyle haklarında soruşturma veya kovuşturma açılan belediye organları veya bu organların üyeleri, kesin hükme kadar İçişleri Bakanı tarafından görevden uzaklaştırılabilir”. Aynı kanunun 45’inci maddesine göre belediye başkanlığı boşaldığından vali tarafından toplanması sağlanan belediye meclisi “Başkanın görevden uzaklaştırılması, tutuklanması … durumunda bir başkan vekili seçer”. Buna karşılık 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 45’nci maddesine olağanüstü dönemde eklenen ikinci fıkraya göre ise görevi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın “belediye başkanı(nın) … terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları sebebiyle görevden uzaklaştırılması veya tutuklanması” hâllerinde “büyükşehir ve il belediyelerinde İçişleri Bakanı, diğer belediyelerde vali tarafından” belediye başkanı görevlendirilecektir.⁹
Böylece 1580 sayılı mülga Belediye Kanunu’nun 93’üncü maddesinde 1987 yılında yapılan değişiklikle getirilen ve Anayasa Mahkemesi tarafından anayasaya aykırı bulunarak iptal edilen “bakanın teklifi Başbakanın onayı ile kesin hükme kadar meclis üyeleri arasından geçici olarak bir başkan görevlendirebilir” hükmünden daha antidemokratik bir hüküm olan şimdiki hüküm getirilmiştir ve 2016 yılından bu yana da 30 Mart 2014, 31 Mart 2019 ve 31 Mart 2024 tarihlerinde yapılan mahalli idareler seçimlerinde özellikle HEP-HADEP-HDP-DEM Parti çizgisinde seçilen belediye başkanları görevden uzaklaştırılarak yerlerine o illerin valileri ve ilçelerin kaymakamları (kayyım olarak) görevlendirilmektedir.
Yukarıda açıklanan tarihi gelişime bakıldığında konuyla ilgili yapılan düzenlemeler ile 2016 yılından sonra yaşanan uygulamaların daha demokratik bir seyir izlemesi gerekirken daha otoriter bir dönüşüm yaşandığı görülmektedir.
İşin acı ve ironik tarafı ise kendisi de 27 Mart 1994 tarihinde yapılan mahalli idareler seçiminde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçilmiş, başkanlığı döneminde Siirt’te yaptığı bir konuşmada (6/12/1997) okuduğu şiir nedeniyle hakkında önce soruşturma daha sonra Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde kovuşturma açılmış, ancak bu süreçte tutuklama kararı verilmemiş, “halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği” gerekçesiyle yapılan yargılama sonucunda mahkûmiyet kararı verilmiş ve verilen karar kesinleşinceye kadar (6/11/1998) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak görevine devam etmiş, neredeyse çocuk denilecek yaştan itibaren siyasetle uğraşmış, millî iradeye ve seçilmişlere çok önem atfeden, özellikle 2003-2011 döneminde Türkiye Cumhuriyeti’nin daha demokratik ve hukukun üstün olduğu bir devlet olması için “Sessiz Devrimlere” imza atmış bir cumhurbaşkanı döneminde yukarıda belirtilen düzenlemeler ve uygulamalar hayata geçirilmektedir.
__
¹Bu paragraftaki etimolojik açıklamalar abim Ali Rıza Zararsız’dan alınmıştır. Kendisine teşekkür ederim.
²Ne var ki tutuklama ancak belirli şartların bulunması hâlinde bir tedbir olarak müracaat edilebilen ve süreyle de sınırlandırılmış bir tedbir olmasına rağmen, son zamanlarda tutuklanması gerektiği hâlde tutuklanmayan, tutuklanmayı gerektirecek bir durum olmadığı hâlde tutuklanan, azami süresini katbekat aşan tutuklama kararları vaka-i adiyeden olmuştur.
³Ali D. Ulusoy, Yeni Türk İdare Hukuku, 2. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara 2019, s. 166- 267.
⁴Bu konuyla ilgili Perspektif.online sitesinde yayımlanan “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, Onaylayan Devletleri Böler mi?” başlıklı yazımıza bakılabilir.
⁵Bu hüküm, Danışma Meclisinin kabul ettiği metinde “Haklarında idari veya adli mercilerce soruşturma veya kovuşturma açılan mahallî idare organları veya bu organların üyelerinin idari makamlarca geçici bir tedbir olarak görevden alıkonulmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir” şeklinde iken Milli Güvenlik Konseyi Anayasa Komisyonu tarafından şimdiki hâline dönüştürülmüştür.
⁶“Reislerin vazifeden çıkarılmaları” başlıklı 91’inci madde Anayasa Mahkemesi tarafından 8/2/1989 tarihli, E. 1988/38, K. 1989/7 sayılı kararı ile iptal edilmiş; “Reislerin işten el çektirilmeleri” başlıklı 92’nci madde 19/7/1963 tarihli ve 307 sayılı Kanun’la ilga edilmiş, 4/7/1988 tarihli ve 335 sayılı KHK ile yeniden düzenlenmiş, yeni düzenleme ise Anayasa Mahkemesi tarafından yukarıda zikredilen kararla iptal edilmiştir.
⁷Karar için bkz. https://normkararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/ND/1988/19?EsasNo=1987%2F22
⁸https://normkararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/ND/2005/8?KelimeAra%5B%5D=5272%20say%C4%B1l%C4%B1%20belediye%20kanunu
⁹Anayasa’nın 127’nci maddesine göre bir belediye başkanı ancak “görevi ile ilgili bir suç sebebi ile” hakkında soruşturma veya kovuşturma açılması hâlinde görevinden uzaklaştırılabileceğinden İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Tolga Şirin ve Avukat Mehmet Gün, Belediye Kanunu’nun 45’inci maddesindeki “terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları sebebiyle görevden uzaklaştırılması veya tutuklanması” düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı olduğu düşüncesindedirler. Tolga Şirin’in X mesajı için bkz. https://x.com/tolgashirin/status/1852068052864733342; Mehmet Gün’ün Yetkin Report’taki yazısı için bkz. “OHAL ile getirilen kayyım atama düzeni Anayasaya uygun değil”, https://yetkinreport.com/2024/11/08/ohal-ile-getirilen-kayyim-atama-duzeni-anayasaya-uygun-degil/