Julian Borger / The Guardian
Amerika’daki seçim sonuçları Orta Doğu için hayati derecede önem arz etmektedir. Bu sonuçlar Netenyahu tarafından coşkuyla karşılandı. Gelinen noktada, Filistin halkı pahasına Orta Doğuyu değiştirebilme potansiyeline sahip bir sonuçla karşı karşıyayız.
Biden yönetimi, her ne kadar Netenyahu’nun Gazzeye giden yardımları engellemesinden, rehine anlaşmasına yanaşmamasından ve Batı Şeria’daki şiddet yanlısı yerleşimcilere verdiği destekten hoşnutsuz olsa da, İsrail üzerinde bir baskı kurmayı seçim sonrasına ertelemişti.
Demokratlar Gazze’de 13 aydır süregelen çatışmalar nedeniyle Joe Biden’a gücünü kullanması için yalvarmıştı. Amerikan bombalarının ve silahlarının Gazze’yi yerle bir etmek için kullanılmasına duyulan öfke (ABD’de Arap kökenli Amerikalıların en yoğun olduğu Michigan’da ve başka yerlerde) Kamala Harris’in yenilgisine katkıda bulundu. Geldiğimiz noktada Amerika’nın bölgedeki gücü nihayet uygulanacak olsa bile, anlamlı bir etki yaratmak için artık çok geç.
Netanyahu Çarşamba günü Trump’ı arayarak tebrik eden ilk dünya liderleri arasındaydı.
İsrail başbakanı, sosyal medya platformu X üzerinden seçim sonucunu “tarihin en heybetli geri dönüşü!” ve “devasa bir zafer” olarak nitelendirdi.
Trump’ın dönüşü, Biden yönetiminin İsrail’e yönelik baskısının ilk emarelerinin ortaya çıktığı bir döneme denk geldi. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Savunma Bakanı Lloyd Austin, Gazze’ye insani yardımı engelleme ve BM yardım kuruluşu Unrwa’yı baltalama çabası nedeniyle İsrail hükümetine sert bir uyarı gönderdi. Uyarıda İsrail’e 30 gün içerisinde izlediği politikaları değiştirmesi, eğer değiştirmezse de ABD yasaları uyarınca Amerikan silahlarının İsraile sevkine ilişkin yaptırımlarla karşılaşacağı belirtildi.
Verilen süre 12 Kasım’da doluyor ve bu noktada ABD, silah tedarikini kısıtlayabilir. Ancak ABD seçim sonuçlarının gölgesinde bunun Netanyahu hükümeti üzerinde çok az etkisi olacaktır, hatta hiç olmayacaktır desek yeridir.
Yeni yönetimin İsraile karşı Unrwa’yı desteklemeyeceği neredeyse kesin: Trump 2018’de ABD’nin kuruluşa verdiği fonu kesmişti. Üç yıl sonra ise Biden tarafından bu fon geri verildi. BM ve bölgedeki tüm yardım çabaları bir finansman kriziyle karşı karşıya kalabilir.
Trump’ın yeniden başa gelmesi, Gazze ve Batı Şeria’nın en azından bir bölümünü İsrailin tam olarak kontrol etmesinin önündeki engeli de ortadan kaldırıyor. Zira Trump, söz konusu topraklar (territory) olduğunda uluslararası hukukun ve BM Güvenlik Konseyi kararlarının ağırlığı altında “ezilmediğini” göstermişti. Hatırlatalım; Trump yönetimi 2019’da Golan Tepeleri üzerindeki İsrail egemenliğini tanımıştı.
Yeni Trump yönetiminde Orta Doğu politikasına kimin liderlik edeceği henüz belli değil ancak seçilmiş başkanın çevresinde yerleşimci sömürgeciliği destekleyen figürler var: (1) Damadı Jared Kushner, Gazze’deki “sahil mülkünün” emlak potansiyelinden bahseden bir figür. (2) İsrail’in Batı Şeria’yı ele geçirmek için ilahi bir hakkı olduğunu belirten eski İsrail Büyükelçisi David Friedman da potansiyel adaylardan.
Trump’ın zaferi, İsrail aşırı sağının ilhakçı kanadında güçlü duygusal etkiler yarattı. Yerleşimcilerin çatı örgütü Yesha Konseyi’nin başkanı Yisrael Ganz Çarşamba günü Trump’ın seçilmesini memnuniyetle karşılayan bir açıklama yaptı:
“Bu sonuçla Filistin devleti tehdidi masadan kalktı. Sonuçlar, yerleşimci hareket (settler movement) için tarihi bir an ve fırsat… Başkan Trump’ın seçilmesiyle birlikte, Judea ve Samaria’daki [Batı Şeria] gerçekliği de değiştirmenin, buranın sonsuza kadar İsrail’in parçası olmasını sağlamanın ve Yahudi devletinin güvenliğini garanti altına almanın zamanı geldi.”
Yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik saldırıları ve toprak gaspları geçtiğimiz yıl Batı Şeria’da ciddi bir şekilde arttı ve birçok köylünün bu sonbaharda zeytin hasadı yapması zorla engellendi. Ramallah’ta, İsrail’in tam kontrolü altındaki bölge olan “C Bölgesi” zaten ilhak edilmiş olarak görülüyor.
Gazze ve Batı Şeria’daki olayların yarattığı umutsuzluk duygusu öylesine kökleşmiş durumda ki, Trump’ın olası zaferinin yaratacağı fark çoğunlukla önemsenmiyordu.
Emekli bir üniversite profesörü olan Eyad Barghouti, “Trump’ın kazanması büyük bir fark yaratmayacak,” diyerek birçok insan tarafından dile getirilen bir görüşü ifade etti.
“Biden’ın daha önce alçak sesle ve kapalı kapılar ardında yaptığı şeyi Trump daha yüksek sesle söyleyecek. Açık bir şekilde ‘falanca ve filanca kişilerden kurtulmaya çalışıyoruz’ gibi cümleler kuracak ve kendisini Biden’ın aksine insancıl biri gibi gösterme çabasına girmeyecek.”
Trump’ın dönüşü sadece yayılmacı siyasi hattı güçlendirmekle kalmıyor, aynı zamanda Netanyahu’nun İsrail siyasetindeki konumunu güçlendiriyor ve muhtemelen İsrail’i çok daha illiberal bir devlete dönüştürme yönündeki hamlelerini hızlandırıyor.
Öte yandan, yakın bir müttefikin Oval Ofis’e geri dönmesi Netanyahu’ya tamamen sınırsız ve özgür bir alan açmayacak. Biden’ın aksine, Trump’ın Netenyahu tarafından siyasi olarak zarar görebilme riskinden korkması için hiçbir sebep yok. Yeni ABD-İsrail güç ilişkisi çok daha tek taraflı olacak ve yeni başkanın gücü seleflerinden kat be kat fazla olacak.
Trump, tekrar başa geçtiği zaman Gazze’deki sürecin bitmesini istediğini açıkça belirtmişti. Ancak büyük olasılıkla İsrail’in lehine ağır basan bir sonucu kabul edecektir.
Buna ek olarak, Trump Lübnan’da hızlı bir anlaşma isteyeceğini de dile getirmşti. En önemlisi de Netanyahu, İran’ın nükleer programını yok etmeye yönelik stratejik olarak arzuladığı savaşı Trump’ın destekleyeceğinden emin olamıyor. Böyle bir çatışmanın ABD’yi de içine çekmesi muhtemeldir ve denizaşırı savaşlara olan isteksizliği Trump’ın çoğu zaman istikrarsız olan dış politikasındaki tek istikrarlı şeydir.
Çeviri: Hasan Ayer/Serbestiyet
Kaynak: https://www.theguardian.com/us-news/2024/nov/06/trump-netanyahu-victory-israel-middle-east