Numan Kurtulmuş fırtınası

Taha Akyol

Belli ki Cumhurbaşkanı “yeni anayasa” konusunda bu defa DEM’le işbirliği yaparak “atı alıp Üsküdar’ı geçmek” istiyor. Bahçeli’nin DEM sıralarına giderek tokalaşması, bu yeni stratejinin bir işaretiymiş, anlaşıldı.

DEM’le tokalaşmak artık “milli birlik mesajı”dır. DEM’le anayasa yapmaya niye “milli kardeşlik” demesinler, değil mi?!

DEM’le anlaşmaları mümkün mü?

Bahçeli Başkanlık sistemi ve Erdoğan hakkında demediğini bırakmamıştı ama CB sistemini beraber getirdiler.

Şimdi de DEM formülünü deneyecekler. Uzlaşırlar mı? Daha yolun çok başındalar.

Erken bir tahmin doğru olmaz.

Vahim olan, Türkiye’de “anayasa” gibi hayati bir konunun böyle siyasi taktikler ve güç manevraları olarak ele alınmasıdır. Bu niyetle anayasa yapımından ülkeye hayır gelmez.

Zaten dikkat ettiniz mi, iktidar yeni anayasadan bahsederken anayasa hukukunun temel kavramlarını ağzına almıyor. Çünkü maksat “Üsküdar’ı geçmek”; anayasa hukukunun temel kavramlarına dayalı doğru düzgün bir anayasa yapmak değil.

DEVLETİN MİLLETİ VE ÜLKESİYLE…

Bugünlerde gündemdeki konu Numan Kurtulmuş tartışması… Hem muhalefet sert tepki gösterdi hem Beştepe’den Mehmet Uçum, bir kere daha, seçilmiş bir politikacıya ‘ayar verdi.’

Anayasanın 3. Maddesi “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” diyor. İlk dört maddenin değişmezliğini defalarca vurgulayan Numan Kurtuluş, bu ifadenin “milletin devleti ve ülkesiyle bölünmezliği” şeklinde yazılması savundu. Ben bunu yanlış buluyorum ama “ilk dört maddeyi tartışmaya açtı” denilerek ölçüsüz bir abartıyla bir bardak suda fırtına koparıldı.

Diğer AK Partililer gibi Kurtulmuş da anayasayı anayasa hukukunun kavramlarıyla konuşmuyor, asıl sorun bu.

Muhafazakâr gelenekte özelikle siyasal İslamcılarda bir zihniyet kalıbı vardır: Millet ve devlet kavramlarını ayırırlar, “devletin millete zulmettiği” falan gibi sözlerle Tek Parti devrini eleştirirler. Kendi politikalarını “devlet-millet kaynaşması” diye tanımlarlar.

Kurtulmuş, bu zihniyet kalıbıyla 3. Maddeye bakıyor.

‘MİLLET’ NE DEMEK?

Anayasa’nın 3. Maddesinin kenar başlığı “Devletin bütünlüğü, Resmî dili, bayrağı, milli marşı ve başkenti”dir. Devletin toprak bütünlüğü, resmi dili, bayrağı, başkenti, milli marşı düzenlenirken “devletin milletiyle…” denilmek suretiyle üniter devlet ilkesi ifade edilmiştir.

Kaldı ki, “millet” deyince ne anlıyoruz? Camide, ilmihal kitabında “Halil İbrahim milleti” diyoruz. “Milet-i İslamiye” kavramı da vardır.

Yoksa, “millet” deyince Türk dilli bütün halkları mı kastediyoruz?

Halbuki anayasa yaparken, kişilerin hak ve ödevleri ile egemenlik yetkisinin nüfus alanı düzenleneceği için “millet”in anlamı, “devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olanlar”dır; yani bugün itibariyle 85 milyon…

Büyük devlet adamlarımızdan Sadrazam Âli Paşa “rabıta-i vatandaşi” demişti. Cumhuriyet, “millet” tanımımı hukuken vatandaşlığa bağlamakla maceraperest yönelişleri de önledi.

Azerbaycan’la “tek millet, iki devlet” söylemi bana heyecan verir. Ama işte devletimiz, vatandaşlık hak ve ödevlerimiz, pasaportlarımız ayrı.

3. madde doğrudur, değişmesini gerektiren bir yönü yoktur.

TEMEL KAVRAMLAR

AK Parti adına anayasa konuşması yapanlar hiç olmazsa hocamız Ali Fuat Başgil’in “Esas Teşkilat Hukuku” adlı kitabını okusunlar. Anayasa konusunda anayasal kavramlarla konuşmaya da çok katkısı olur. Başgil “aynı realitenin sosyolojik adı millet, siyasi adı devlettir” diye yazar. (s. 153)

Tek Parti devrinde yapılan baskılar, anayasa hukuku açısından “devletin millete baskısı” diye değil, otoriter iktidarın anayasal özgürlükler üzerinde baskısı olarak tanımlanır.

Bu bakış, bizi yeni anayasada “kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, denetim denge, özgürlükler” gibi temel kavramlara götürür. Ama maalesef iktidarın ağzına almadığı kavramlardır bunlar.

İktidar seçmen çoğunluğunu “millet” diye kutsayarak otoriterleşti, CB sistemi böyle geldi, dünya hukuk sıralamasında 117. sıradayız.

Ben şuna bakarım: Anayasa diyenler “kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı…” vurgusu yapıyor mu yapmıyor mu? Ölçü budur.

Gerisi siyasi güç kavgası…

NOT: Nobel İktisat ödülünü kazanan Prof. Daron Acemoğlu’nu yürekten kutluyorum. Çoktan hak etmişti. Eserlerini mutlaka okumalıyız.