Öcalan Meclis’e gelirse Erdoğan aday olabilir mi?

Mehmet Ocaktan

Nasıl can sıkıcı bir ülke haline geldi burası… Meğer günlerdir bir tiyatro seyrediyormuşuz da haberimiz yokmuş. Önce MHP lideri Devlet Bahçeli, ‘terörist başı’ olarak tanımladığı Öcalan’ı Meclis’e çağırdı ve dedi ki: “Tecridi kaldırılsın ve çıksın TBMM'de DEM grup toplantısında konuşsun ve terörü bitirdiğini açıkça ilan etsin.”

Ve tiyatro böyle başladı… Hep birlikte “Acaba Kürt meselesinin çözümü için yeni bir adım mı atılıyor” diye umuda kapıldık. Bazılarımız sahnenin sonunu düşünmeden ‘bayram havası’ yaşadı, Bahçeli’yi büyük oyun kurucu bile ilan etti…

Ama tiyatro perdesi kapandığında, peş peşe millet iradesine kayyumlar atanmaya başlandı ve oyunda ikinci perde açıldı.

Meğer Bahçeli’nin 1 Ekim’de Meclis açılışında DEM’lilere el uzatılmasıyla başlayan gösterinin tek bir amacı varmış, o da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yeniden aday olabilmesinin önünü açmak için DEM’i hatta tutmak…

Her ne kadar Bahçeli, ilk açıklamasında Öcalan’ı Meclis’e çağırmasını Erdoğan’ın adaylığına bağlayanlara kızsa da dünkü günkü grup konuşmasında gerçek niyetini şu cümlelerle açıkça ilan etti: “Devlette devamlılık ve siyasette istikrar için Recep Tayyip Erdoğan bize göre tek seçenektir. Eğer terör hayatımızdan söküp atılırsa, eğer enflasyon canavarına kesif bir darbe indirirse, Türkiye siyasi ve ekonomik istikrarın zirvesine çıkarsa Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesi doğal ve doğru bir tercih değil midir?”

Aslında ilk günden bu çıkışın “Kürt meselesi” ile kesinlikle bir ilgisinin olmadığı son derece açıktı ama biz her şeye rağmen imkansız bir rüyaya yatırım yapmaya devam ettik. Ama biliyoruz ki genellikle bütün rüyaların ömrü çok kısa sürüyor, neyse rüyası bile güzeldi…

Ancak garip olan şu ki hepimizin gözü önünde sergilenen tiyatroya rağmen, hala rüyadan uyanamayan bazı kesimlerin ve özellikle bir kısım Kürt entelijansiyasının, AK Parti-MHP koalisyonundan bir ‘çözüm’ beklentisi içinde olmalarıdır.

Esas itibariyle Bahçeli ilk günden bu yana ne yapmak istediğini, nasıl bir sonuç hedeflediğini çok iyi biliyordu, buna rağmen bazıları fazla coşkuya kapıldı.

İşte bu beklentilerinden çıkamayanları mutlu etmek için Bahçeli, bir kez daha “Sözümün arkasındayım” diyerek yeni bir müjde daha veriyor ve "Terörist ele başı gelsin terörün bittiğini açıklasın" diyor.

Kuşkusuz bu ülkede barışın ve kardeşliğin tesisi için hepimiz ‘Kürt meselesi’nin çözümü konusunda atılacak her adıma umutla bakıyoruz, beklentilere giriyoruz.

Ama artık bir gerçeği anlamamız gerekiyor, Bir kere şu andaki AK Parti hukuka, özgürlüklere inanan o bildiğimiz AK Parti değil. Uzun bir süredir kendisine gönül veren kesimlerin önemli bir bölümüyle ve özellikle de Kürtlerle olan gönül bağlarını koparmış bulunuyor.

Ve son bir ay içinde yaşanan ‘çözüm’ tartışmalarına, bu ülkenin barışına umut bağlayan milyonlara rağmen iktidar, halkın iradesini yok sayarak seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyum atamaya devam ediyor.

Dahası AK Parti Grup Başkanvekili Abdullah Güler, "Bu uygulamalar devam edecektir, ediyor da" diyerek, çözüm bekleyenlere adeta kapak olacak nitelikte ifadeler kullanmaktan çekinmiyor.

Hiç öyle hayale kapılmaya filan gerek yok. Bilelim ki AK Parti iktidarı ve küçük ortağının, ‘çözüm’, ‘barış’ ve de özgürlük gibi iktidara somut fayda sağlamayacak işlere ayıracak zamanı da enerjisi de yok… Onlar açısından memleketin bir tek sorunu var, o da mevcut iktidarın tahkim edilerek 2028’de ya da erken yapılacak bir seçimle salimen gelecek döneme taşınabilmesi.

Bunun için el de uzatılır, gerekirse kol da kırılır… Galiba bütün bu el uzatmaların, kayyum atamalarının önemli bir hedefi daha var. DEM’in, Cumhur İttifakı’nın yeni iktidar yürüyüşüne engel çıkarmadan uslu uslu durması…

Nitekim Bahçeli grup konuşmasında, DEM’e bu konuda çok net mesajlar verdi: "Öcalan İmralı'da yatıyor, fakat DEM Parti'de 57 Öcalan gölgesinin Meclis'te olduğunu niye görmüyorsunuz?"

Yazının başında da ifade ettiğimiz gibi Bahçeli, ısrarla Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesi gerektiğini söylüyor. Eğer DEM bu konuda gerekli desteği vermezse, Bahçeli’nin altını çizdiği gibi ”Öcalan’ın Meclis’teki gölgesi” olma suçundan başına bir takım yasal işler açılabilir.

Evet seyrettiğimiz tiyatro güzeldi ama AK Parti-MHP koalisyonunun unuttuğu bir şey var: Hiçbir güç Öcalan’ı Meclis’e getiremez ama denemek parayla değil…