Peki kimin yüzü gülüyor?

Ahmet Taşgetiren

Başlıktaki soruyu TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan soruyor. Şöyle o cümlenin tamamı:

Hem sanayici mutsuz hem çalışanlar. Hem büyük işletmeler zorlanıyor hem KOBİ’ler. Hem Batıdaki girişimciler yakınıyor hem Doğudakiler. Peki kimin yüzü gülüyor?”

Orhan Turan bu sözleri TÜSİAD Genel Kurulu’nda söylüyor. Başka sözleri de var. “Gündem çok ağır, hangi birisini sayayım.” diye başlayıp peş peşe sıralıyor. Ben de ya da herhangi bir gözlemci de baksa Türkiye’ye bunları görür, bunları sıralar. Okumanızı isterim:

Depremlerde, yangınlarda, iş kazalarında çok sayıda vatandaşımızı kaybediyoruz. Demek ki, hata, suistimal ve kayırmacılık çok yaygın.

Eleştirel ifadelere ve habercilik faaliyetlerine açılan soruşturma haberleri, çok sıklaştı.

10 küsur sene önceki olaylara, şimdi yeni soruşturmalar açılıyor.

Tutuklu milletvekillerine, siyasi parti liderlerine ve belediye başkanlarına sürekli yenileri ekleniyor.

Disiplinsizlik suçuyla teğmenler hakkında ihraç kararı alınıyor. Fakat, deprem, yangın taciz, kadın cinayeti, iş kazası, gibi kamuoyunda infial yaratan nice olayda, ya suçlular bulunmuyor ya da kısa sürede serbest kalıyorlar. Kamuoyu vicdanında suç ve ceza arasında orantısızlık kanaati oluşuyor.

İster seçimle, ister atamayla gelen kamu görevlilerinin görevlerinden alınmasının, yeni örneklerine şahit oluyoruz.

Üstelik, yeni yasal düzenlemelerle, kamu görevlilerinin Devlet Denetleme Kurulu tarafından görevden alınması ve TMSF’nin şirketlere kayyum olarak atanması mümkün oluyor.

Yolsuzluk, dolandırıcılık, karaborsa haberlerinin ardı arkası kesilmiyor.

Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, galiba artık şirket kurmaktan daha kolay.

Kadın cinayetlerinin de, çocuk tacizlerinin de sonu gelmiyor.

Nedir bu tırmanma? Biz niye bu hale geldik?

Hangisini ele alsak günlerce, belki de aylarca konuşmak gerekiyor.

Tüm bu sorunların arkasında, hukuka olan güvenin sarsılması var.

Hep söyledik. Hep söyleyeceğiz. Modern devletin temelinde hukukun üstünlüğü vardır. Tüm vatandaşlar kanun önünde eşittir. Devlet de hukukla bağlıdır. Her kademede yönetim keyfi değil, hukuk kurallarına göre yapılır. Burada sorun varsa her yerde sorun çıkar. Hukuka güven kalmazsa güvensizlik, istikrarsızlık ve belirsizlik her yere sirayet eder. Sistemik risk oluşur. Günü kurtarmak mümkün olsa da yarınlar tehlike altına girer.

Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, galiba artık şirket kurmaktan daha kolay.

Kadın cinayetlerinin de, çocuk tacizlerinin de sonu gelmiyor.

Nedir bu tırmanma? Biz niye bu hale geldik?

Hangisini ele alsak günlerce, belki de aylarca konuşmak gerekiyor.

Tüm bu sorunların arkasında, hukuka olan güvenin sarsılması var.

Hep söyledik. Hep söyleyeceğiz. Modern devletin temelinde hukukun üstünlüğü vardır. Tüm vatandaşlar kanun önünde eşittir. Devlet de hukukla bağlıdır. Her kademede yönetim keyfi değil, hukuk kurallarına göre yapılır. Burada sorun varsa her yerde sorun çıkar. Hukuka güven kalmazsa güvensizlik, istikrarsızlık ve belirsizlik her yere sirayet eder. Sistemik risk oluşur. Günü kurtarmak mümkün olsa da yarınlar tehlike altına girer.”

Soralım: Hangisi yok bunların, hangisi yanlış?

TÜSİAD belki geçmişte, Cemil Çiçek’in “kayıt-dışı siyaset” diye tanımladığı kimi oluşumların içine girdi. Ama bir süredir “Açık” bir sivil toplum örgütü biçiminde çalışıyor. Bir iş adamı örgütü. Üyelerinin farklı eğilimleri olduğu söylenebilir. Ama Türkiye gerçekliği söz konusu olduğunda kimi ortak paydalarda buluşuluyor olması da tabii. Onun için Orhan Turan’ın yukardaki tespitlerinin hangisi görmezden gelinebilir sorusu sordum.

Bu tespitlerin mesela iktidar cenahından yorumu ne olmalı? “Eski TÜSİAD”dan yola çıkıp, bir demokrasi gardı almak mı, yoksa “Bunları önemsiyoruz, hepsine çözüm üretmeye çalışıyoruz” gibi hazımlı bir karşılık vermek mi?

TÜSİAD’daki konuşmalarda özellikle “Hukuk devleti”ne vurgu yapılıyor. Bunlar özellikle şu an Yargı camiasını yönetmekte olan kişi için önemli.

Ama Adalet Bakanı Yılmaz Tunç çıkıyor, “Türkiye eski Türkiye değil; hiç kimse ve hiçbir kuruluş, kendisini milletin iradesinin ve hukukun üstünde göremez” diyor. Tunç’a göre “Sivil toplum kuruluşlarının görüş açıklaması elbette demokratik bir hak” imiş ama “yargıyı ve siyaseti yönlendirme çabaları, demokrasinin ruhuna ve hukukun üstünlüğü ilkesine aykırı” imiş.

Bu tavır o kadar bayat ki… O kadar klişeleşmiş ki… Türkiye’nin bir “Yargı sendromu” ile karşı karşıya bulunduğunu belli ki sadece iktidar cenahı görmüyor. Onun için de sancı sürüp gidiyor. Onun için de “Yargı sendromu”nun tüm alanlarda yol açtığı yaralar derinleşiyor.

Doğru, TÜSİAD Başkanı’nın sözleri, muhalefetin de dile getirdiği sorunlar. Ama sayın Bakan ya da iktidar cenahındaki yukardan aşağı herkes baksın, “Ülkede kimin yüzü gülüyor?” Sokağa baksın herkes. Emeklilerin gözüne baksın. Asgari ücretlilerin gözüne baksın, evine ekmek götüremeyen işsizlerin gözüne baksın.

Evet soru bu: Ülkede kimin yüzü gülüyor? Çok basit, çok yaman…