Selahaddin dönüyor. Kimisi bunu güncel ve kıymetli bir siyasetçi olan Selahattin olarak da duyabilir. Onda da bir sakınca yok. Çünkü bugünkü Selahattin’ler eskimez Selahaddin’lerin torunlarıdır. Fakat bir Selahaddin var ki onun dönüşü, pekçok dönüşün sembolüdür. Onun dönüşü pekçok dönüşümün tarihe bürünmüş halidir. Onda bir milleti millet yapan ve aynı zamanda birkaç milleti bir millet yapan bir ortaklık ruhu var. Hatta onda Doğu ile Batı buluşur. O “Şark’ın en sevgili sultanı”dır. O, adil bir hükümdar ve en az üç milletin istikbalinin sembolüdür.
Kimdir Selahaddin? Ve neden geri dönüyor?
Bu söyleyeceklerimi Türklerin çoğu bilmez. Kürtlerin ise pek azı biliyordur. Lakin bastırılmış gerçeklerdir. Kader bu bastırılmış gerçeklerin geri dönüşünü kaçınılmaz kılıyor. Onun için şimdiden yüzleşmekte fayda var. Zaten bugün itiraz edecekler bunu yarın öbür gün yüceltip kutlama noktasına gelecekler. Selahaddin diye bir referansın mevcudiyetine ve Selahaddinî bir gelecek ihtimaline şükredecekler.
Duymuşsunuzdur: Nice (aslında) cahil (omayan kötü niyetli) insan eskiden beri “Kürtçe diye bir dil yoktur” derdi. Bugün bu yalanı sürdürmek imkansızlaştı. Yine nice hem kötü niyetli hem de cahil insan öteden beri Kürtler için “hiç bir zaman devletleri olmamış bir halk” yakıştırması yapar. Bu da aslında bir yalandır. Ama buna Kürtler bile itiraz edecek kadar yaygın bir tarih bilincine sahip değildi yakın zamana kadar. Başka onlarca örneği bir tarafa bıraksak bile en büyük Kürt devletini hatırla(t)mak yeterli olur: Selahaddin’in devleti, Selahaddin’in imparatorluğu.
Selahaddin Kürt bir Müslüman imparatordur. En az iki kitada hüküm sürmüş ve tüm dünyaya cesaret ve adaletiyle nam salmış bir sultandır. Nice ahmak onu Türkleştirmek için yalana tenezzül eder. Nice cahil bugünkü lumpen milliyetçiliğin ezberine uymuyor diye retrospektif bir milliyetçilikle onu yeterince Kürt olmamakla suçlar. Anadolu ve Kürdistan’da böyle tarih bilinci olmayan kimi insanlar onun değerini takdir etmeyebilirler. Kader bu iki cehalet biçimini de ofsayta düşürüyor.
Selahaddin geri dönüyor. Çünkü Kürtlerin kurtuluşu, Türklerin çıkış yolu onda. Hatta Arapların selameti de onda. Selahaddin bu üç milletin kesişim kümesinde, onların ortak dili ve ortak tarihsel bilinci olarak tecelli edecek. Selahaddin Ortadoğu’da bütün yolların çıktığı Roma haline gelecek. Osman adı daha tanıdık ve yeni olsa da yeni imparatorluk bir Selahaddin imparatorluğu olacak. Zira hatırası temiz, vaadettiği adalet taze. Türklerin Kürtlerle birlikte akit tazelediği ve tarihsel olarak sorumlu oldukları coğrafyada adalet için hükümran bir sorumluluk aldıkları bir dönem başlıyor. Hatta bu ihtiyaç bunu kendine yakıştırmayan iki tarafa da kendini hissettiriyor.
Kader veya tarih, ne derseniz deyin, Selahaddin’in dönüşünü bir lüzum olarak dayatıyor. Aklın yolu bu. Eğer bir işte başarılı olmak isterseniz aklın yolunu seçersiniz. Ama arkasında tarih de varsa bu büyük bir şanstır. Eğer bunun içinde duygular da yer buluyorsa işte o yol bir hazinedir. Selahaddin’in dönüşü dini veya duygusal bir nostalji değil, jeopolitik bir lüzumun tarihin diliyle sembolize edilmiş hikayesidir. Onda akıl, umut ve tarih kesiştiği için Selahaddin’in dönüşü bir vizyondur. Sultan Selahaddin’in kendisi kadar değerli birşeydir.
Evet, Selahaddin’in dönüşü aynı zamanda Kürtlerin tarihe dönüşü olacak. Kürtler bölünmüşlük’ten yapıştırıcı’lığa terfi edecekler. Kaderin mağduru iken istikbalin anahtarı ve yeni dönemin sözsahipleri olacaklar. Ortadoğunun bölünen talihsiz milleti, Ortadoğu’da kurtuluş ve selametin kilit roldeki patron ve partneri bir millet haline gelecek. Bunun da anahtarı Kürtlerin Türklerle egemenlik noktasında ortaklık tazelemeleridir. Türklerin ve Kürtlerin bu gerçeğe uyanıp hazırlık yapmaları gerekecek.
Türkiye adı altında olur veya olmaz, o ikincil bir konu, ancak Kürtler ve Türklerin kurucu ortakları olduğu yeni bir gelecek inşa edilmesi gerekiyor. Türklerin de akıllı olanları Türkiye’nin ve Türklerin istikbalinin Kürtlerle ortak bir malikiyette yattığını anlayıp adil ve güçlü bir ortaklığa hazır hale gelecekler. Selahaddin’in mezarını birlikte ziyaret edecekler.
Selahaddin hem gücü hem de adaleti temsil ediyordu. Onda Doğu cesaret ve büyüklüğü, Batı ise adalet ve medeniyeti gördü. Selahaddin’in dönüşü, Ortadoğu’daki milletlerin onurunun ayağa kalkması olduğu kadar, Ortadoğu’ya musallat olmuş Batılıların da hadlerini bilmeleri anlamına gelecek. Yeter ki üç milletten torunları bu bilince ulaşsın.