Seyit Rıza, oğlu ve dava arkadaşları bundan tam 87 yıl önce Elazığ’daki Buğday Meydanı’nda idam edildi. Darağacına götürülürken 74 yaşındaki Seyit Rıza’nın yaşı küçültülür, 16 yaşındaki oğlu Resik Hüseyin’in yaşı ise büyütülerek kayıtlara geçirilir.
Seyit Rıza, oğlu Resik Hüseyin ve Dersim ileri gelenleriyle beraber 15 Kasım 1937 yılında Elazığ (Xarput) Buğday Meydanı’nda idam edildi.
Seyit Rıza ya da Kırmancki'deki adıyla Sey Rıza'nın kesin doğum tarihi bilinmemekle birlikte 1863 yılında Pulur Lirtik Köyü'nde doğdu.
Batı Dersim Şeyh Hesenu, Hesanan aşiretinin Yukarı Abbasan Avasu Kolundan olan Seyid İbrahim Kalmen Sor’un dört oğuldan en küçüğüdür.
37’de Dersim’e operasyon başlatılır
4 Mayıs 1937 yılında TBMM'de Bakanlar Kurulunun çıkardığı 'Dersim Tenkil Kararları' adlı kararname sonucu Dersim’e operasyon başlatılır.
Resmi açıklamalara göre 16 bin, Dersim halkının anlatımlarına ve tanıklara göre 70 bin insan, çoğu yaşlı, kadın ve çocuk olmak üzere köylerde, mağaralarda, dere kenarlarında, bombalanarak, kurşuna dizilerek, yakılarak, kimyasal gaz kullanılarak, uçurumlardan atılarak öldürüldü.
Seyit Rıza, Dersim’deki kanlı çatışmalardan sonra barış görüşmeleri yapmak üzere Erzincan'a çağrılır, görüşmeye giderken yolda 5 Eylül 1937'de tutuklanır.
Dersim ileri gelenlerinden Seyit Rıza'yla beraber 58 kişi Elazığ'da kurulan İstiklal Mahkemesi'nde"isyana teşvik" suçundan yargılanır. Seyit Rıza, Usene Seyd, Fındıq Ağa, Hesen Ağa, Usene Sey Rızay, Ali Ağa, Hesene İvraime Qız ve oğlu Resik Hüseyin idam cezasına çarptırılır. Diğerleri ise ömür boyu hapis cezalarına çarptırılır.
Oğlu kendisinden önce asılır
15 Kasım 1937’de 74 yaşında idam edilirken tutanaklarda yaşı küçültülür 16 yaşındaki oğlu Resik Hüseyin’le birlikte idam edildiğinde oğlunun yaşı büyütülür.
Darağacına götürülürken yetkililere, “Kırk liram ve saatim var oğluma verin” der. Kendisine söz verildiği halde tutulmaz.
“Beni oğlumdan önce asın oğlumun idamını görmeyeyim” der, bunun için de söz alır ancak oğlunun kendinden önce idam edilişi izletilir.
Seyid Rıza, ilk oğlu öldürüldüğünde “dağların anahtarını kaybettim” demişti.
Dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil anılarında bu ayrıntıları bütünü ile şöyle anlatır:
“Seyid Rıza’yı meydana çıkardık. Hava soğuktu ve etrafta kimseler yoktu. Ama Seyid Rıza, meydan insan doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa hitap etti. ‘Evladı Kerbelayız. Bi hatayız. Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir’ dedi. Benim tüylerim diken diken oldu. Bu yaşlı adam rap rap yürüdü. Çingeneyi itti. İpi boynuna geçirdi. Sandalyeye ayağı ile tekme vurdu, infazını gerçekleştirdi.
“Hille ve şerrinle baş edemedim, bu bana dert oldu”
Biliyorum, sen Ankara’dan beni asmaya gelmişsin. Gittiğinde de ki, ben senin hille ve şerrinle baş edemedim, bu bana dert oldu. Kımıl gibi asker gönderdin üzerime. Yine sana boyun eğmedim, şimdi başım dik darğacına gideceğim. Bu da sana dert olsun’ dedi.”
rudaw