Sırrı’yı ve barışı beklerken…

Ali Bayramoğlu

Yazıya Sırrı Süreyya Önder’e acil şifa dileyerek, hızla aramıza dönmesini temenni ederek başlamak isterim.

Ülkenin yüzünü güldüren, bal sözlü, gittiği her yere zeka ve tebessüm götüren, meclisi bile yumuşatan Sırrı, siyasi çabaları ve siyasi duruşuyla, uzlaşmayı ve barışı simgeleyen kimliğiyle bu ülkenin belleğinde şimdiden yerini almıştır

Baba tarafı solcu, ana tarafı dindar, 7-8 yılı hapislerde geçmiş Adıyamanlı solcu bir Türkmen çocuğunun bu ülkenin can alıcı sorununda, Kürt meselesinde çözümün taşıyıcısı, simgesi olması kendi başına bir anlam içerir.

Onu yıllar önce Hrant Dink cinayetiyle ilgili bir “duyarlılık grubu” kurduğumuz zaman tanımıştım. Bu grup onun meclise ilk kez ayak basmasına vesile olmuştu. olmuştu. Sonra adım adım kamuya mal olmaya başladı Sırrı.

İmralı ziyaretlerinden, Nevruz mektubunu okumasına, Dolmabahçe toplantısındaki yerine kadar 2013-2015 çözüm sürecindeki yeri bellidir.

Yürümekte olan son açılımda da Sırrı, hastalıklarına, gördüğü tedaviye rağmen ipin ucunu hiç bırakmadı.

Bu süreç olumlu şekilde nihayet erecek. Sırrı da ayağa kalkacak.

Arzu, umut, temenni budur.

Bu vesileyle, ülkedeki tüm olumsuz siyasi koşullara ve 19 Mart iklimine rağmen “barış katarı”nın yol aldığını belirtmek gerekir.

Sırrı Süreyya ve Pervin Buldan’ın yaptığı Beştepe ziyareti, bunu takip eden açıklamalar, Buldan’ın kimi yasal düzenlemelerin hazırlamakta olduğuna dair vurguları, devlet içinden gelen kimi bilgiler bu gelişmeyi teyit ediyor.

Şu an için mesele, Öcalan’ın hareket alanının genişlemesine, silahsızlanmayı yönlendirecek, yönetecek, af meselesini ele alacak ve süreci koruma altında tutacak kimi yasaların çıkmasına kilitlenmiş bulunuyor.

Örgütün kongresinin toplanması ve beklenen karar bunlarla paralel yürüyecek gibi görünüyor.

Belli bir noktada, özellikle yasa çıkarma faslında, meclisin devreye girecek olmasının şu ana kadar kapalı yürüyen sürece bir kısmi bir açıklık kazandıracağını varsaymak yanlış olmaz.

Bu noktaya kadar ilerleyişin bir kaza yaşanmadan gerçekleşmesi son derece hayati görünüyor.

İkinci fasıl açılır, sorun meclise gelirse, bu süreç arkasında siyasi partiler bakımından büyük bir destek bulacaktır.

Suriye’de de işler önemli ölçüde yolunda gidiyor.

SGD’nin Suriye merkezi yapısına entegre olmasının, Kürt hareketinin silahsız bir siyasete doğru ilerlemesinin kapıları açılmış bulunuyor.

Bu barış hamlesi belki Kürt sorununun çözümünü ifade etmez ancak çözüme giden siyasi yolu açar, silahı devreden çıkarır, siyaseti meşrulaştırır, meşru siyaset demokrasi istikametinde baskı yapar.

Bu, Türkiye açısından böyledir.

Kürtler açısından ise miladi bir durum olur. Irak, Suriye ve Türkiye Kürtlerinin siyasi varoluşlarını bakımından yeni bir evreyi ifade eder. Birinci dünya savaşı sonrasında yok sayılan, kültürleriyle baskı altında tutulan bir halk, siyasi ve kültürel bakımdan soluk almaya başlar, normalleşir, bulunduğu her ülkede entegrasyon ve demokrasiyi temsil edebilir.

Bu yazdıklarım da hem bir analiz, hem bir temennidir.