Küresel ajandanın tepesindeki Ortadoğu ve Ukrayna merkezli krizlerin seyri, ABD ile uluslararası statükoda değişim ve dönüşüm isteyen revizyonist aktörler arasındaki mücadelenin Donald Trump'ın Beyaz Saray'a oturmasından sonra daha da şiddetleneceğini gösteriyor.
Çünkü taraflar temel meselelerde ve geleceğe dair projeksiyonlarda uzlaşamıyor. Uzlaşmaları da zor görünüyor. Rusya, Çin, İran ve Türkiye gibi ülkelerin maruz kaldığı jeopolitik tehditleri göz ardı eden ABD liderliğindeki Batı ittifakı bu yetmezmiş gibi bir de bütün dünyayı Filistinlileştiren ve rakip gördüğü ülkelerin hem toprak bütünlüğünü hem de rejimlerini hedef alan ırkçı ve sömürgeci yeni bir siyonist ideoloji dayatmasında bulunuyor.
Bu bağlamda küresel gidişatın Trump döneminde daha da kaotik hale geleceğinin en önemli işaret fişeklerinden biri Avrupa ve ABD'deki sözde demokrat, liberal ve kapitalist değerler yerine sömürgeci ve ırkçı siyonist ideolojinin Batı'nın yeni resmi anlayışı haline getirilmesine yönelik atılan hukuki, siyasi ve toplumsal adımlardır.
***
Bu yaklaşım öncelikle Filistin direnişini, Filistin halkının ulusal taleplerini ve bunu savunanları terörize etmeye dayanıyor. Yani Hamas dünyanın yeni El Kaidesi ilan edilecek. Batı dünyası bu yolla Ortadoğu'yu yeniden dizayn etmeyi planlıyor. Siyonist-Evanjelik lobinin neokolonyalist yeni Ortadoğu planına karşı çıkan herkes ABD'nin yeni küresel El Kaide örgütü olarak tanımladığı Hamas Destek Ağı'nın (Hamas Support Network/HSN) üyesi olarak damgalanıp hedef seçilecek.
Böylece İsrail'i ve ABD'nin sömürgeci projelerini eleştirmek, teröre destek ve yataklık formuna dönüştürülerek suç sayılacak. Bir bakıma ABD ve Avrupa'da "Siyonist McCarthyizm" dönemi başlıyor.
ABD'de "ikinci kızıl korku" olarak da bilinen ve adını senatör Joseph McCarthy'den alan faşist dalga sırasında sol görüşlü kişilere yönelik 1940'ların sonunda başlayan baskı 1950'lerde had safhaya ulaşmıştı. Bu dalga, ABD'de Sovyet casusluğu korkusunu yayan bir kampanyaydı. Birçok insan işten kovulmalara, işyerlerinin yok edilmesine ve tutuklanmalara maruz kaldı.
***
"Anti-Semitizm ile Savaşta Yeni Bir Ulusal Strateji" başlığıyla Heritage Foundation tarafından Trump'ın azılı siyonist kabinesi için hazırlanan ve adını Yahudileri Perslerin soykırımından kurtardığı söylenen Kraliçe Esther'den alan "Esther Projesi"ne göre bundan sonra ABD'de siyonist barbarlığı ve soykırımları eleştirmek terör suçu sayılacak.
Zaten İsrail'i ve siyonistleri eleştirmek Joe Biden döneminde anti-semitizm suçu kapsamına alınmıştı. Bu yönde bir tasarı Kongre'de kabul edildi. Şimdi antisemitizm ile tanımlanan nefret suçunun kapsamı daha ileri bir aşamaya "terör suçu" seviyesine çıkarılıyor. Bir sonraki aşama ise Almanya anayasasındaki gibi "siyonist düşüncenin ülkenin en üst ve tartışılamayan değeri" diye ilan edilerek hukuki zırhla koruma altına alınmasıdır.
Bu çerçeveden bakınca özellikle de Trump'ın göreve başlamasından sonra direniş eksenindeki aktörlere ve ülkelere destek verenler şiddetli şekilde cezalandırılacak. Bu kapsamda sadece Filistin'i değil İran, Kuzey Kore, Rusya ve Çin'i savunan kişi, kurum ve ülkelere de ağır bedeller ödetilecek.
Nitekim İran'ı kurban vermeyen Rusya ve Çin'e karşı Siyonist-Evanjelik lobi çıtayı yükseltiyor. Biden yönetiminin giderayak Ukrayna'nın uzun menzilli ABD füzeleriyle Rus topraklarını vurmasına onay vermesini bu büyük strateji çerçevesinde düşünmek lazım.
Hasılı kelam saflar netleşiyor. Kuşku yok ki bu yeni küresel mevzilenme içimizdeki Amerikan gramofonlarını ve yerli siyonistleri daha da azdıracaktır.