İstanbul'da iki dönemdir ne yaptın ki Türkiye'de de yapacaksın? "İstanbul'un kaybedecek 1 dakikası yok" demiştin, yıllardır yatıyorsun!
Pardon, yatmıyorsun, belediyecilik dışında her mevzuya cumburlop atlıyorsun.
Hayır, cumhurbaşkanlığına kostaklanmanı demiyorum. Mesela, Suriye'deki "değişimden" rol çalmak istercesine harekete geçmiştin de Şam Valiliği ziyaretini kabul etmemişti ya hani, o tarzını diyorum.
Yargıya parmak sallamakla, nümayiş yapmakla olmaz. Varsa bilgin belgen açıklar, kamuoyunu aydınlatırsın. Ama "diploma usulsüzlüğünde" olduğu gibi anılarını anlatarak olmaz.
Şöyle kendi içinize dönüp "Arkadaşlar 22 yıldır AKP'yi neyle itham ettiysek hepsini yapmaya başladık. Daha dün bir bugün iki, biraz iş yapalım sonra yine götürürsünüz..." diyeceğine şappadak manipülasyona kalkışıyorsun.
Alaattin Köseler gece yarısı yatağından alındı dedin de n'oldu? Videosu yayımlandı işte, bir yalanın daha ortaya çıktı. Kaldı ki, Beykoz Belediyesi'ndeki ihale yolsuzluğunu ihbar eden bizzat sizinkilermiş, onu ne yapacaksın?
Beykoz'da yaptığın nümayişe baktım. İtiraf edeyim, kürsüdeki vücut dilinden ahaliyle iletişim şekline kadar "taklit" işini acayip ilerletmişsin. Ne yapıyorsun; evinde Erdoğan'ın videolarını izleyerek egzersiz mi yapıyorsun?
Netekim Paşa (Kenan Evren) bazen kendini hepten Atatürk sanıp yaverine "İsmet" diye hitap edermiş. Merak ettim, sen de bazen kaptırıp Murat Ongun'a "Hasan" diyor musun?
***
İmdi, arkadaşın bilumum yandaşları ve sevgili CHP'li okurlarım yine "İmamoğlu'ndan ne çok korkuyorsun..." diyeceklerdir.
Ne korkacağım canlarım benim; iktidar değilim bir şey değilim. Ben sadece ülkemde Zelenski istemiyorum. Ukrayna'da drone'la çekilen yan yana dizilmiş on binlerce mezarı gördüm, ürperdim.
Bunlar enteresan insanlar: Bir yandan "PKK'nın silah bırakma" sürecini desteklermiş gibi görünmeye özen gösteriyorlar, diğer yandan mezkûr süreç Erdoğan'ın işine yarar endişesiyle süreci "baltalamak" istiyorlar.
Lakin nasıl baltalayacaklarını da bilmiyorlar. Antiemperyalist yurtsever muhalifler gibi "İnsanlık düşmanı ABD emperyalizmi... Soykırımcı İsrail..." gibi laflar da ağızlarına oturmuyor.
O şarkıdan mülhem hali pürmelalleri şudur: "Süreci baltalasak da mı saklasak / yoksa baltalamasak mı saklasak..."
***
E tabii, süreci baltalamak için Pentagon'un psikolojik savaş elemanı Michael Rubin gibi PKK'ya "Öcalan'ı dinlemeyin, sakın silah bırakmayın..." diyecek halleri yok.
İçlerine Fetullahçı Cevheri Güven kaçmışçasına kurgu müptezelliği yapıyorlar.
Öcalan ölmüşmüş. Çünkü önünde fotoğraf çektirdiği o kolonun renkleri tutmuyormuş. Bahçeli derseniz, öldüğü saklanıyormuş. Sırrı Süreyya Önder'den Ahmet Türk'e kadar yaptığı tüm telefon görüşmeleri de yapay zekâ marifetiymiş. Ya da "Bahçeli beni aradı" diyenlerin alayı yalan söylüyormuş. (Hangisine inanmak kolayınıza gelirse artık.)
Daha önce de "Erdoğan ayakta duramıyor, omurgası bitmiş..." deyip durmuşlardı, maşallah, o gün bugündür kıtalar dolaşıyor.
Bunlar "muhaliflik belasına" güvensizlik oluşturmak için "Marmaray su sızdırıyor, sakın binmeyin!.." diyenlerdir.
Samimi olarak "delüzyonel düşünce bozukluklarından" mustarip olsalardı pandemi döneminde aşıya karşı çıkar, memlekete de bir hayırları dokunurdu. Tam aksine, "Aşı.... Aşı istiyorum...Aşııı..." diye madde bağımlısı gibi krize giren de bunlardı.
Yanlış anlaşılmasın, söz konusu sürece ihtiyatla yaklaşanlardanım. Her şeyden evvel 2010'dan beri, Yavuz Sultan Selim-İdris-i Bitlisî jeopolitiği de "Teo-Politiği" de anakroniktir diyorum. Zira, tarih geriye doğru çalışmaz. Ehli-Salib dışındaki tüm "ötekiler" ABD-İsrail'e mıntıka temizliği mesabesindedir ve nihayetine kendimizi hedefe koymak manasına gelir.
Ne ki bunların böyle meseleleri yok. Varsa yoksa Erdoğan takıntısı, başka numaraları yok.