Trump’ın sevdiği Müslümanlar

Yusuf Ziya Cömert

Kaht-ı rical. Adam kıtlığının eski söylenişi.

Adam kıtlığı daha yalın, daha temiz. Ama kaht-ı rical daha fiyakalı.

Dünya siyasetinde adam kıtlığını en çok hissettiğimiz vaka, ABD Başkanlık seçimlerinde Biden ile Trump’ın birlikte finale kalmasıydı.

Biden sağını solunu ayırt edemiyor, boşlukla tokalaşıyor. Gitsin biraz istirahat etsin, yazık.

Seçim sandığını evine kadar getirseler bile oy veresin gelmez.

Neyse, değiştirdiler. Kamala Harris’i getirdiler.

Fakat o da çizgileri bariz bir siyasi kişilik değil. Evet yürüyebiliyor, kiminle tokalaştığının farkında, ama hali tavrı hiçbir yenilik vadetmiyor. Sadece ikinci bir Biden dönemi vadediyor.

İkinci bir Biden dönemi, biz seyirciler açısından bile sıkıcı.

Yine Ukrayna savaşı. Yine Nato. Yine Çin ve etrafındakiler. Yine Tayvan, yine Kuzey-Güney Kore.

Bitmeyen bir sürü şey.

Trump nobran bir adam.

En dikkat çekici nobranlığı, bugün gibi hatırlıyorum, Almanya Başbakanı Angela Merkel’le basın toplantısı sırasında fotoğrafçılar iki liderin tokalaşırlarken resimlerini çekmek istediler.

Merkel tokalaşmak için hamle yaptı.

Trump hiç istifini bozmadı.

Barış Pınarı Harekâtı sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gönderdiği mektup da yenilir yutulur cinsten değildi. Ama biz yedik yuttuk.

Bir ABD Başkanı’ndan, Johnson’dan İsmet Paşa’nın başbakanlığı sırasında aldığımız mektup da sertti.

Ama Trump’ınki kadar kaba değildi.

Neyse ki iktidarın vakanüvisleri bunu yazmadılar. Hatırlamak da istemiyorlar.

Rahip Brunson’ı Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan söke söke alması da unutulacak bir vaka değildi.
Vakanüvislerimiz bunu da unutmaya çalışıyor.

İşte bu iki siyasetçi ABD Başkanı olmak için yarışıyor.

Dananın kuyruğu pazar günü kopacak.

Dananın kuyruğu mu kopar dünyanın kuyruğu mu zamanla anlayacağız.

Şu sıralar at başı gidiyorlar.

Ama Trump daha cevval. Ağzı daha fazla laf yapıyor.

Bazı ‘salıncak’ eyaletlerde Harris’in önüne geçti.

Bu eğilim devam ederse Trump ipi göğüsleyebilir.

Bir müsabakayı seyrediyorsanız, seyri çekilir kılmak için takımlardan birini tutarsınız.

Trump’la Harris arasındaki müsabakanın seyircileri de iki taraftan birini tutuyorlar.

Bütün dünyada böyledir muhtemelen ama ben Türkiye’deki seyircilerden bahsediyorum.

Sanki şöyle üleşmişler; iktidara yakın olanlar Trump’ı, muhalifler Harris’i tutuyor.

Sanki Trump’ın Erdoğan’a bir mektup daha yazmayacağını garanti etmişler gibi.

Ya da bize “Suriye’den çık” demeyeceğini…

Şunu biliyoruz; Harris kazanırsa statüko devam edecek.

Trump kazanırsa taşların yerinden oynama ihtimali var.

Taşlar yerinden oynayınca daha iyi mi olur?

Mesela Nato lağvedilse. Ya da Trump Nato’nun masraflarını Avrupa’dan tahsil etse.

Ukrayna’ya desteği kesse.

Putin Ukrayna’nın istediği kadarını ya da tamamını işgal etse.

Avrupa’da gitgide güçlenen aşırı sağcı liderlerin elini tutsa.

İsrail’in gasp ettiği toprakları İsrail’e bağışlasa.

Trump Müslümanları sevmez. Müslümanlara yarayacak bir iş yapmaz. Malum, birinci döneminde ilk icraatlarından biri 7 Müslüman ülkeye vize yasağı getirmek olmuştu.

Buna rağmen ABD’de kendisini destekleyecek bir miktar Müslüman buldu.

Michigan eyaletinde Trump’ın mitingine katılan Bilal el-Zuheyri adlı bir Müslüman lider Trump’ı desteklediğini ilan etti.

Niye destekliyormuş?

Dünyaya barış getirecek diye.

Diyormuş ki “Dünyada akan kanın durması lazım. Bence Trump bunu yapabilir. Allah’ın onun hayatını iki kez kurtarmasının bir sebebi olduğuna inanıyorum.”

Trump Müslüman sevmez ama herhalde Zuheyri’yi sevmiştir.

Harris sever mi Müslümanları?

Umurunda olduğunu sanmıyorum.

Aralarındaki fark, olsa olsa Harris’in Trump’a göre adab-ı muaşerete daha fazla riayet etmesi, daha insani davranmasıdır.

Ama o insaniliğin Gazze’deki soykırıma bir faydası olmaz.

Şu anda ABD’nin siyasileri, yarışan iki taraf İsrail’in tezini savunuyor.

Filistinliler’in insan olduğunu düşünmeleri caiz değil.

Netanyahu’nun dediği gibi, Filistinliler, soyu sopu kurutulması gereken Amalek.

Diyeceğim şu: ABD seçiminde takımlardan birini tutmamız gerekmiyor.

Ne halleri varsa görsünler.