Türkiye’nin ‘Suriye kararı’ ve kararlılığı

Bercan Tutar

Donald Trump'ın ABD başkanlık seçimlerini yeniden kazanması Türkiye ile ilişkilerinde yeni bir sayfanın açılmasına neden olacak. Demokratların soğuk ve mesafeli tutumu, yerini doğrudan iletişimin daha aktif olarak kullanıldığı bir sürece bırakacak.
ABD ile Türkiye arasındaki S-400, F-35, FETÖ ve PKK/YPG gibi birçok soruna rağmen Sayın Erdoğan ile Trump'ın kişisel ilişkilerinin seviyesi diplomatik kanalların yer yer by-pass edilmesini ve bazı krizlerin kısa vadede çözülmesini sağlamıştı.
ABD'de geleneksel siyasi düzene karşı duran popülist ve milliyetçi Trump, Türkiye ile ilişkilerde pragmatik bir yaklaşımı ve liderler diplomasisini önemseyen bir politika izleyecek.
Bu da ABD ile Türkiye arasındaki stratejik gerginlikleri öteleyen bir denge politikasının öne çıkmasına yol açacak. Çünkü ABD'nin öncelikli hedefi Türkiye'nin NATO ve Batı dünyası ile bağlarının korunması. Haliyle Türkiye'nin Rusya ve Çin ile yakınlaşmasını engellemek Trump ABD'sinin en kritik önceliği olacak.

***

Terör örgütü PKK/YPG ile İsrail'in Türkiye'ye yönelik kirli planlarına rağmen ABD'nin özellikle Suriye'de Türkiye ile birlikte yeni denge ve denklemlerin kurulmasına çalışacağı anlaşılıyor.
Trump'ın ilk döneminde en büyük gerginlik noktalarından biri PKK/ YPG'ye verilen destekti. Yeni süreçte ABD'nin Demokratik Suriye Güçleri'ne (DSG) desteğini, Türkiye'nin güvenlik endişelerini göz önünde bulundurarak belirleyeceği görüşü öne çıkıyor.
Trump yönetimi, DSG ile olan işbirliğini sınırlayarak ya da sınır güvenliğimize duyarlı bir yaklaşımı benimseyerek Türkiye ile ilişkilerini geliştirmek istiyor. Ankara, Biden yönetiminden bu yaklaşımı görmedi.
Dolayısıyla Çin, Rusya ve İran karşıtı stratejisi doğrultusunda ABD, Ortadoğu'da güçlü müttefiklerle işbirliğini güçlendirme hedefine odaklanacak. Türkiye'yi bu stratejide kritik bir önemde görüyorlar. Amerikan yönetimi, diğer aktörlerin artan etkisine karşı Türkiye'nin dengeleyici gücünden yararlanmak istiyor.

***

ABD ve Türkiye arasında yeni dönemdeki pragmatik denge politikasının ve yeni stratejik ilişkilerin mahiyeti kuşku yok ki çatışmaların yeniden alevlendiği Suriye'nin geleceğini de etkileyecektir.
Türkiye burada çatışmaların seyriyle ABD'nin yeni dönemde izleyeceği PKK/YPG'ye yönelik politikalara bakacak. Zira Türkiye için asıl mesele ABD'nin Suriye'den asker çekmesi değil. Bu bölgeye yönelik siyasetini geri çekmesidir.
Çünkü Amerikan yönetimi subaylarını geri çağırsa da Katar'daki CENTCOM'dan PKK/YPG'ye verdiği askeri ve siyasi desteğini rahatlıkla sürdürecektir. Yani Trump'ın stratejisi bölgeden asker çekmeye dayanmıyor. Çatışma alanlarından askerlerini çekmeye dayanıyor.
Haliyle bölgenin birçok ülkesindeki üslerde bulunan askeri varlığını devam ettirme hatta bu sayıyı daha da tahkim etme yanlısı bir strateji izleyecektir Trump.
Unutmayalım ki Trump ilk döneminde Suriye'den tam üç kez asker çekme talimatı verdi ancak Pentagon duvarını aşamadı. Üstelik yeni dönemde Trump'ın ekibindeki aşırı siyonist ve İran düşmanı isimler de Suriye'den çekilmeye şiddetle karşı çıkacaktır.
Hâsılıkelam ABD ve İsrail blokunun Rusya, Çin ve İran ile giriştiği jeopolitik rekabetin kapasitesi bağlamında Suriye'nin geleceğini tayin edecek en kritik faktör, Türkiye'nin bu aktörlere ve Şam rejimine yönelik alacağı stratejik kararlar ve sergileyeceği kararlılık olacaktır.