Trump işbaşına geldiği günden bu yana Amerika’nın hasımlarından ziyade dostlarına, müttefiklerine karşı tehditler savuruyor. Kanada, Meksika, Panama ve Danimarka da bu tehditlerden nasibini aldı. Bir süre önce de sıra Ortadoğu’ya geldi. Filistin sorununu çözmek, Gazze’yi yeniden inşa etmek adına bölgeyi yerleşiklerinden arındırmak için Suudi Arabistan’a, Ürdün ve Mısır’a hiç de alışık olmadıkları teklifleri, alışık olmadıkları yöntemlerle yaptı.
Teklifini kabul etmemeleri halinde de yaptırım uygulayacağını, özellikle Mısır ve Ürdün’e yardımları keseceğini açıkladı. Sırada şimdi hangi ülke var bilmiyoruz. Ama muhtemelen bir başka eski ve köklü Amerika dostu daha nasibini alacak, Trump kibri ve ülkesinin gücüyle ya istediğimi yaparsın ya da yaptırımlarıma maruz kalırsın benzeri bir çıkışla muhataplarını aşağılamaya, sorunları alışılmamış yöntemlerle tartışma açarak radikal çözümler üretmeye devam edecek.
Dünya siyaseti de giderek daha fazla bir zamanlar başrolünü kendisinin oynadığı “Çırak” realite şovuna benzeyecek. İşini iyi yapamayan, beklentileri karşılamayan herkes, her ülke patronun gazabına uğrayacak. Daha önce de yazdığım gibi küreselleşme sona erecek, belki farklı türden bir bölgeselleşme ve bence bugün öngörmekte zorlanacağımız bir kutuplaşma ortaya çıkacak. Fakat dünya dengeleri de çok ciddi şekilde sarsılacak.
Trump taleplerini ifrata vardırır mı yoksa maksimalist pozisyonları pazarlıkları için başlangıç noktası olarak mı koyar şimdiden kestirebilmek zor. Görünen en azından Panama, Grönland ve Gazze konusunda samimi olduğu, “çılgınlığının” işe yaradığı, kimsenin kendisine ciddiye alınabilecek bir tepki göstermediği. Tahminim Ürdün Kralı Abdullah’ın da Trump’la buluştuğunda tepkisini göstereceği ancak elinde Trump’ı ikna edebilecek kozlar olmayacağı yönünde.
New York Times dün Kral’ın Pentagon ve CIA içindeki dostlarını harekete geçirebileceğini, daha fazla mülteci almasının ülkesi ve Amerika’nın bölgedeki çıkarları için iyi olmayacağını anlatacağını aktarıyordu. Umarım Kral başarılı olur, Filistin sorunu içtihadı ve müktesebatı doğrultusunda yönetilir. Gerçekleşmesi artık hayal dahi olsa bundan sonra da iki devletli çözüm için çalışılır. Ama ben yine de hiç beklenmediğe, olması hayal edilemeze hazır olalım derim.
Trump, Gazze’yi Gazzelilerden tam da Netanyahu’nun istediği gibi arındırırsa, geçici diyerek Filistinlileri Mısır, Ürdün ve/veya Suudi Arabistan’a göçe zorlar ya da özendirirse hiç şaşırtıcı olmaz. Bizim ülke olarak Filistin sorunu da dahil her türlü sürprize ve temel çıkarlarımızı korumak için sert pazarlıklara fikren açık olmamızda yarar var.
Dünya, en çok Amerika, biraz Rusya ve biraz da Çin sayesinde, Avrupa’nın da vurdum duymazlığının etkisiyle giderek insanın insan, ülkenin ülke kurdu olduğu, bu gerçekliğin liberal anlatılarla örtülmekten vazgeçildiği, her şeyin ve neredeyse her türlü oyunun tüm çıplaklığıyla oynandığı bir sahne haline dönüşüyor. Diplomasi X ya da Truth üstünden yapılıyor.
Eğer Trump ve Trumplar dünyasını anlamak ve anlamlandırmak isterseniz önerim Machiavelli’nin Prens’ini okumanız, özellikle de Thucydides’in Peloponez Savaşlarını anlattığı kitabına göz atmanız. MAGA nedir ne değildir gibi yayınlar ve Amerika’nın ne şekilde genişlediğini anlatan tarih kitapları da eminim faydalı olacaktır. Hiç hayale kapılmadan gücü gücüne yetenin her şeyi yaptırılabildiği, daha doğrusu yaptırmaya çalıştığı bir evreye girdiğimizi görmemiz gerekiyor…