Dersimiz “Hümeze” Sûresi. Sûre adını, ‘arkadan çekiştiren kimse’ manasındaki bukelimeden alır. Mekke’de inmiştir. Meali şöyledir:
“Rahmân Rahîm Allah’ın adıyla. 1- Arkadan çekiştirip duran ve ayıp-kusur arayanın vay haline! 2- O, malı toplayan ve onu sayıp durandır; 3- malının kendisini ebedî kılacağını sanmaktadır. 4- Hayır! Andolsun o, Hutame’ye atılacak. 5- Hutame’nin ne olduğunu bilir misin? 6- Allah’ın tutuşturulmuş ateşidir; 7- kalplerin üstüne çıkar. 8- O, onların üzerine kilitlenecektir; 9- Dikilmiş direklere bağlı olarak.”
Baştaki “veyl” kelimesi, ‘çetin azap, helâk, yok olma, rezil rüsvâ olma, cehennemde bir vadi, beddua’ anlamlarına gelir. “Vay haline” çevirisi, bunların tamamına işaret eder. ‘Birini arkasından çekiştirmek, kaş-göz, el-kol işaretleriyle onunla alay etmek, aşağılamak’ manalarına gelen ‘hemz’ kökünden türemiş bir sıfat olan “hümeze”; ‘insanları inceden inceye veya geriden geriye hafifseyerek ve alay ederek çekiştirmeyi, yermeyi, kınamayı, şeref ve haysiyetlerini yaralayıp incitmeyi alışkanlık haline getirip bunu çokça yapan ve bundan zevk alan kimse’ demektir. “Lümeze” ise herkesi ayıplamayı, kötülemeyi, birilerine ayıp ve eksiklik isnat ederek eğlenmeyi ve benzer davranışları arkadan değil, kişinin yüzüne karşı yapan kendini beğenmiş kimsedir; “hümeze” ile anlamdaş olarak da farklı olarak da kullanılır. Zemahşeri’ye göre, “hümeze”nin aslı ‘kırıcı’, “lümeze”nin aslı da ‘ayıplayıcı’ manasındadır.
Elmalılı’nın ifadesiyle, ‘gerek el ile gerek dil ile maddeten ve manen şunu bunu itip kakmayı, kırıp incitmeyi âdet edinmiş dedikoducu güruhunun (bütün hümeze ve lümezelerin) hepsi cehennem uçurumunda, veyl deresinde, hüsran içinde kahrolmaya mahkumdurlar. Vay hallerine!’
Sûre, mal ve servetinin çokluğuyla gururlanan, onları habire sayıp duran, malının kendisini ebedi kılacağını sanan, dahası insanlarla alay ederek onların şahsiyetlerini zedeleyen cimri kişiler hakkında inmiştir. Tefsirlerde bu surenin, koğuculuk yapıp Resûlüllah’ın (s.a) arkasından konuşan Ahnes b. Şüreyk, Ümeyye b. Halef ve Velid b. Muğire isimli putperest Araplar hakkında indiğine dair rivayetler aktarılmıştır. Ancak surenin iniş sebebinin özel olması hükmünün genel olmasına engel değildir; dolayısıyla bu çirkin fiili işleyenlerin hepsi de ayetteki tehdidin muhatabıdır. İslâm dini, insan şahsiyetinin ve onurunun korunmasına son derece önem verdiği için Kur’an-ı Kerim bu tür davranışları kınamakta ve böyle davranışlar sergileyenlerin ahirette ateşle cezalandırılacağını haber vermektedir.
2-3. ayetler, servetinin çokluğuna gururlanarak onu ha bire sayıp durmakta olan ve malına güvenerek insanlarla alay eden kimselerin aynı zamanda helâl haram demeden mal toplayan, onu saklayan, fakirlik korkusuyla cimrilik ederek onu hayır yolunda harcamaktan kaçınan, fakirin hakkını vermeyen ve servetinin kendisini ebedîleştireceğini sanan bencil ve maddeci kimseler olduklarını da ifade etmektedir.
‘Hayır!’ anlamına gelen 4. ayetin başındaki “kellâ” kelimesi, asıl gerçeğin yukarıda nitelikleri anlatılan o bedbaht inkârcının düşündüğü gibi olmadığını gösteren bir uyarı amacı taşır. Nitekim devamındaki ayetlerde onun mutlaka cehenneme atılacağı ve cehennemin son derece korkunç bir yer olduğuna dikkat çekilmektedir. ‘Kıran, parçalayan’ anlamında bir sıfat olup içine atılan her şeyi yakarak kırıp geçiren cehennemi veya onun özel bir bölümünü ifade eden “Hutame”, tutuşturulmuş “Allah’ın Ateşi” olup şiddeti vurgulanmış ve sonraki ayetlerde suçlu günahkârların uzun direklere ve sütunlara bağlandıkları ve kalplerini saran ateşten kaçıp kurtulmalarının mümkün olmadığı bir hapishaneye benzetilmiştir.
Özetle; Hümeze Sûresinde, dünyada iken gönül incitip yürek yakan suçlu ve günahkârların -zindandaki mahpuslar, esirler gibi- uzun direklere bağlandıkları, ateşten kaçıp kurtulmalarının mümkün olmadığı bir cehennem tasviri yapılmaktadır. Öyle ki, her şeyi yakıp kavuran ateş, ta yüreklere kadar bütün vücudu sarıp kuşatıyor! Çünkü o günahkâr da dünyada zayıf, çaresiz masumların yüreklerini yakmıştı. Her kötülük önce kalptedir, oradan başlar ve sonrasında inkâr, hakaret, küfür, alay, aşağılama, çekiştirme, saldırı vb. eylemler olarak dışa taşar. Onun için âyette azabın da kalpleri saracağı belirtilmiştir.
“Allahümme ecirnâ min’en-nâr ve edhılne’l-Cennete maa’l-ebrâr.