Suriye kördüğüm
Suriye’nin batısında, 27 Kasım’da Esat rejiminin ve Rusya’nın başlattığı çatışmalar, onların ve hemen herkesin şaşkınlıkla karşıladığı gelişmelere yol açtı. Cihatçı HTŞ (Heyet-i Tahrir-üş Şam) örgütü, üstlendiği İdlib’den hareketle Esat’ın elindeki Halep’i ele geçirdi.
Esat’ın Halep’i elinde tutamaması, askeri gücünün ne kadar zayıf olduğunu gösteriyor.
Halbuki, Esat’ın ordusu, Rus savaş uçaklarının desteğiyle Aralık 2016’da muhalefeti ezerek Halep’i ele geçirmiş ve silahlı muhalefetin mağlup olduğu genel olarak kabul edilmişti.
Halep, böyle Suriye genel denklemini değiştiren stratejik bir öneme sahip.
Esat’ın Halep’i geri alma gücü yok, Rusya’nın ne yapacağı şimdilik belli değil.
TÜRKİYE’NİN ELİ GÜÇLENDİ
Türkiye destekli SMO’un, HTŞ’nin Halep harekâtına katkıda bulunduğu yönünde haberler var. PKK’nın Suriye kolu YPG’ye karşı da SMO ve HTŞ arasında bir davranış beraberliği görülüyor.
Esat’ın bırakıp çekildiği yerleri, PKK’nın Suriye kolu YPG doldurmak için harekete geçtiğinde, Türkiye destekli “Suriye Geçici Hükümeti” Başkanı Abdurrahman Mustafa 30 Kasım’daki açıklamasında “rejimin bıraktığı alanları YPG’nin ele geçirmesine SMO’nun engel olacağını” söylemişti. Öyle de oldu. YPG Tel Rıfat ile Suriye’nin kuzeydoğusunda bir koridor oluşturmaya kalktığında SMO bir operasyonla bunu engelledi.
Henüz gelişmeler sonuçlanmamıştır ama bugünkü aşamada Türkiye’nin Suriye’de elinin güçlendiği açıktır.
Bir süredir pasif duran SMO askeri bir güç olarak kendini gösterdiği gibi, HTŞ’nin Halep’i alması da Esat’ın askeri zayıflığını gösterdi.
HTŞ’nin, İdlib’deki yaklaşık 2 milyon nüfusun büyük kesimine dayandığını, İdlib’in de, Astana Mutabakatı’na göre Türkiye’nin gözetimindeki “Gerginliği Azaltma Bölgesi’nde yer aldığını hatırlamak gerekir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın,”terör sorununu kaynağında çözmek”ten bahsederken söylediği şu sözleri de hatırlamak gerekir:
“Gerek bölgemizdeki kritik gelişmeler, gerek küresel sistemde başlayan sarsıntılar, gerekse iç siyasetimiz bunun için oldukça elverişlidir." (30 Kasım)
RUSYA VE İRAN
Esat rejimini ayakta tutan iki güç, Rusya ve İran.
Evvela Rusya, Ukrayna’da fevkalade meşguldür. Esat’a desteğini sürdüreceğini dün açıkladı, bu önemli… Fakat kendisi de Kuzey Kore’den 10.000 asker kiralamaya muhtaç durumdadır. Putin’in nükleer silahlardan bahsetmesi, konvansiyonel alandaki zaafının işaretidir.
Halep’in düşmesine tepkisi sözde kalmıştır. Suriye’de 27 Kasım’dan bu yana gelişmelerden Rus Basını Türkiye’yi suçluyor. Putin’in Suriye Temsilcisi Lavrentyev Türkiye’yi “işgalci” olmakla suçladı. (31 Kasım)
Suriye’de Rusya kadar etkili olan ve hatta Şii milisler vasıtasıyla Suriye’deki kara gücü Ruslardan fazla ola İran, İsrail tarafından hayli hırpalanmış, vekaleten savaş örgütü Hizbullah da Lübnan’da ağır hasar almıştır.
İran Devrim Muhafızları Ordusu komutanlarından Tuğgeneral Purhaşimi, Halep’i savunuyordu HTŞ tarafından öldürüldü.
Suriye’deki İranlı Devrim Muhafızları komutanlarına İsrail’in suikastleri de biliniyor.
SOĞUK KANLI DİPLOMASİ
Böyle bir ortamda şu husus dikkat çekicidir: Suriye’de eli olanların hiçbiri askeri harekattan bahsetmiyor, diplomasiye öncelik veriyor. Bu Türkiye lehine oluşmuş durumun uzun süreli olabileceğine işarettir.
Erdoğan Esat’la görüşmek için girişimlerde bulunmuş, hatta Putin’in araya girmesini istemiş ama Esat yanaşmamıştı. Şimdi zor durumda olan Esat rejimidir.
Amerika ise henüz sessiz.
Ankara, bu defa çok şükür ki hamasetten uzak duruyor. Hakan Fidan’ın soğuk kanlı tavrı isabetlidir. “Müdahil değiliz, çözüme katkıya hazırız” diyor.
İran, perde arkasında Türkiye’yi eleştirmiş olsa gerek ki, Fidan, İranlı mevkidaşı Arakçi’ye şöyle diyor:
“Olayları herhangi bir dış müdahaleyle açıklamaya çalışmak bu aşamada yanlış olur.”
Kimse Suriye’de sonucu henüz belirsiz ama şimdilik olumlu gelişmeleri oya tahvil etmek için hamaset yapmamalıdır. Ülke hamasetin zararını çok gördü.
Fidan’ın “Şam'ın kendi halkıyla ve meşru muhalefetle uzlaşı sağlaması gerektiğini” söylemesi, felaketli Suriye kördüğümünün çözümünde bir ilk adım olabilir, olmalıdır.
Sicili bozuk HTŞ Talibanlaşırsa, denge tekrar tersine döner, Ankara HTŞ’ye ciddi baskı yapmalı.