1. YAZARLAR

  2. Mehmet Altan

  3. Suriye, petrol ve su….
Mehmet Altan

Mehmet Altan

Suriye, petrol ve su….

A+A-

Bir yanda yığınların büyük acıları, diğer yanda acımasız paylaşım savaşları…

Orta-Doğu’daki muhtemel gelişmeleri daha iyi anlamak için Suriye’deki “petrol ve su” kaynaklarının son durumunu araştırıyordum.

Aranıp taranırken SETA’nın 6 yıl önce yayınladığı “Suriye’de Doğal Kaynaklar Savaşı” başlıklı 28 sayfalık bir analizine de rastladım.

Analizin yeniden Başkanlığa hazırlanan Trump’ın ABD Başkanı olduğu dönemde yapılmış olması da ayrıca ilgimi çekti.

***

Suriye’nin sahip olduğu toplam ham petrol rezervinin 2,5 milyar varil olduğu hesaplanıyor. Mevcut rezervlerle 2010’da dünyada 32. sırada yer almış.

Suriye’nin yıllık yenilenebilir su miktarı ise yaklaşık 16 milyar m3 olarak tahmin ediliyor.

Analiz önce doğal kaynaklar üzerindeki mevcut hakimiyetin resmini çekiyor:

“Mevcut askeri kontrol alanlarına göre SDG/YPG halihazırda Suriye’nin yüzde 30’unu oluşturan yaklaşık 50 bin km2 ’lik bir alanı kontrol etmektedir.

SDG/YPG kontrolü altındaki alanlar arasında –verimli tarım arazileri de dahil olmak üzere– oldukça değerli petrol, doğal gaz ve su kaynakları yer almaktadır.

İstatistiksel olarak Suriye’nin sulanabilir alanlarının yüzde 50’si, enerji kaynaklarının yüzde 70’i ve su potansiyelinin yüzde 95’i YPG terör örgütünün kontrolü altındaki bölgelerde bulunmaktadır.”

***

SETA’nın analizi, bu tespit üzerinden siyasal yorum ve öngörüde bulunuyor.

İlk cümle ABD’ye yönelik bir eleştiri:

“ABD Suriye sahasında SDG/YPG ile kurduğu angajman üzerinden ülkenin doğal kaynaklarının önemli bir kısmını kontrol edecek şekilde nüfuz alanı oluşturmuş, kaynaklar üzerindeki kontrolünü ise rejimin yanı sıra Türkiye, Rusya ve İran’a karşı da elini güçlendirmek için bir koz olarak kullanma çabasındadır.”

Ardından da Trump ile Pentagon-CENTCOM ilişkileri yorumlanıyor:

“Her ne kadar ABD Başkanı Trump Suriye’den Amerikan askerlerini çekme konusunda bir karar almış olsa da CENTCOM başta olmak üzere Suriye siyasetinde etkili devlet kurumları ABD askerinin bölgeden çıkmasına karşı bir pozisyon alarak Trump’ın ilgili kararını esnetmiş görünmektedir.”

***

Devamı da şöyle:

“Türkiye ile ABD arasında Fırat’ın doğusunda oluşturulacak bir güvenli bölge üzerine görüşmeler devam etmektedir.

SDG/YPG halihazırda Suriye’nin doğal kaynakları üzerindeki hakimiyetini korursa devlet dışı bir aktör olmasına rağmen iktisadi ve stratejik açısından önemli bir avantaj elde ederek yaklaşık 10 milyar dolarlık bir gelir potansiyeline sahip olacaktır.

Fırat’ın doğusunda sözde ‘Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin bu kaynaklar ve potansiyel geliri üzerinden Irak’taki IKBY’ye benzer bir şekilde hayat alanı bulma arayışı içerisine girdiği anlaşılmaktadır. Bu noktada İsrail’in de son dönemde devreye girdiği görülmektedir. İsrailli iş adamlarının Suriye Demokratik Konseyi ile yakın diyalogları ve YPG’nin petrol ticaretine sağladıkları katkılar bu durumu doğrular niteliktedir.

Suriye rejimi mevcut askeri denklemde Rusya ve İran’ın desteğiyle muhaliflere karşı üstünlük elde etmiş olsa da ülkedeki doğal kaynakların kontrolünü kaybetmiş olduğundan sürdürülebilir bir ekopolitik düzen kurabilmesi mümkün görünmemektedir. Rejimin ABD’ye rağmen Fırat’ın doğusuna yönelik kapsamlı bir askeri harekat düzenleyerek doğal kaynaklar üzerindeki kontrolü sağlaması ise gerçekçi değildir.”

***

“Yine Türkiye’nin Suriyeli muhaliflerle birlikte Fırat’ın doğusunda Türkiye’ye paralel bir şekilde oluşturacağı olası bir güvenli bölgede her ne kadar YPG’yi hedef alacak olsa da rejim açısından olumlu bir sonuç doğurmayacaktır.

Halbuki Astana süreci kapsamında muhalifleri merkezi hükümete entegre edecek bir siyasal çözümün hayata geçirilmesi, ABD’yi de baskı altına alarak Suriye toprak bütünlüğünü koruyacak şekilde Fırat’ın doğusundaki SDG/YPG varlığını elimine edecek bir çözüm üretebilecektir.

Aksi halde Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması tehdit altındayken Şam yönetiminin kendi ayaklarının üstünde kalabilmesi zor görünmektedir.

Ancak Esed rejiminin siyasal bir çözüme istekli olmadığı da anlaşılmaktadır.”

***

Aradan geçen altı yıl sonunda artık BAAS Rejimi ve Esat yok…

Yerini HTŞ almış görünüyor.

Ancak bunun kadar önemli bir gelişme de Suriye’nin askeri alt yapısını neredeyse tamamen yok etmiş olan İsrail’in Golan tepelerini ve Golan Tepeleri ile Hermon Dağı’nı işgal etmiş olması.

Üstelik buraları artık kolay kolay terk etmeyeceği de anlaşılmakta.

Golan tepeleri ile Hermon Dağı sadece olağanüstü stratejik konumu açısından hayati değil…

Suriye’nin su kaynaklarının büyük bir kısmının burada bulunması açısından da son derece önemli.

***

SETA Raporu’nun da vurguladığı gibi Suriye’nin doğal kaynakları olan petrol ve su üzerindeki hakimiyetin bugünkü fotoğrafı bu.

Bu resim değişir mi, ne kadar değişir?

Gelecek günlerdeki her türlü gelişme bu sorunun cevabını bulmaya yönelik olacak. Bunu dikkate almayan yorumsal yaklaşımlar ise eksik kalacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar