1. YAZARLAR

  2. Mehmet Ocaktan

  3. Toplumsal barışı zehirleyen ırkçı zihniyet
Mehmet Ocaktan

Mehmet Ocaktan

Toplumsal barışı zehirleyen ırkçı zihniyet

A+A-

Türkiye temel problemlerinin çözümü konusunda bir türlü mesafe alamayan ve hep başladığı yere geri dönen bir ülke. Malum, son günlerde bir mesafe alamayacağımızı bile bile yeniden ‘çözüm süreci’ni tartışıyoruz. Mevcut halimizi anlayabilmek açısından bugün siyasi bir fotoğraf sunmak istiyorum.

Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu istikamet sahibi, siyasette ilkeleri olan düzgün bir insandı. Politik tavrını beğenmeyebilirsiniz, fikirlerine karşı mesafeli de durabilirsiniz ama siyasi üslubundaki beyefendiliğini her zaman taktirle karşılarsınız, işte Muhsin Bey böyle bir insandı.

Şimdi BBP’nin öyle bir başkanı var ki Muhsin Bey’le mukayese etmek bile eminim vicdanları rahatsız edecektir. Açıkçası ben, kendime saygı gereği bu zatın adını telaffuz etmekten yana değilim. Geçmişte yayın yönetmenliği yaptığım gazetelerde, Fetullah’ın etrafında pervane gibi dolaşan bu zatla karşılaşmamayı tercih ediyordum.

Eğer AK Parti’nin şefkatli kolları olmasaydı, bu zat bugün nerede olurdu bilemem ama iktidarın gücünü arkasına alarak herkese parmak sallayan bir konumda kesinlikle olamazdı. Şanslı ama aynı zamanda işini bilen birisiymiş ki en kısa yoldan AK Parti’ye sığındı ve bütün Fetullah kirlerinden arınarak tertemiz oldu!

Toplumun vicdanında ne kadar aklandığı meçhul ama AK Parti nezdinde kesinlikle aklandı…

İşte bu temiz zat, şimdi kendine daha büyük misyonlar yüklemiş olmalı ki farklı görüş ve kimlikteki kesimlere, farklı inançta olanlara parmak sallamaya ve ayar vermeye devam ediyor. Kim bilir belki de AK Parti iktidarı, ona böyle bir görev vermiştir.

En son sergilediği küçük kahramanlığa bakılırsa, galiba iktidar bu zata özel bir görev daha vermiş.

Bilindiği gibi iktidar önce “İsrail’in hedefinde biz varız, İsrail tehlikesi ülkemize yaklaşıyor” diye topluma korku salmış, sonra da arka kapıdan dolaşarak Savunma Sanayii için kredi kartlarına yeni vergi icat etmişti.

Aslında bu durum hiç yabancısı olduğumuz bir durum değildi. Her seçimde “Ezan-bayrak-vatan” hamasetiyle insanların duygularını oya tahvil eden bir iktidarın, Netanyahu korkusuyla vergi toplaması son derece doğal bir durum…

Ama sonunda millet galip geldi, gözle kaş arasında icat edilen “Deli-Dumrul vergisi”yle ilgili teklif komisyondan geri çekildi.

Peki şimdi neden böyle bir gelişme oldu dersiniz…

İki ihtimal var, ya kapımıza dayanan İsrail tehlikesi sınırlarımızdan geri döndü, ya da milletten korkan iktidar tornistan yapmak zorunda kaldı. Her ikisi de kabulümüzdür, sonuç hayırlı olmuştur…

Ama en hayırlı olanı, “Deli-Dumrul vergisi”ne itiraz eden hainleri(!) susturmak üzere cihat için yollara düşerek milleti tehdit eden Fetullah’ın eski sevdalısı zatın ortada tek başına kalakalmasıdır. Hatırlayalım, kredi kartı vergisine itiraz edenleri şöyle suçlamıştı bu zat: “Bunlar Türkiye ile Yunanistan karşı karşıya geldiğinde Yunanistan’ı, Batı’yı, Ermenistan’ı savunurlar.”

Yunanlıları, Ermenileri adeta ‘kötülük simgesi’ olarak tanımlayan böyle bir siyasi zihniyet olabilir mi?

Demek ki oluyormuş ama kim ne derse desin, hezeyan halinde söylenen bu sözler, kelimenin tam anlamıyla ırkçı bir zihniyetin tezahürü olabilir ancak.

Henüz yasalaşmamış bir vergi üzerinden ayrımcılık rüzgarları estiren Fetullah sevdalısı olan bu zat, neden böylesi bir cengaverliğe soyunmuş olabilir?

Eğer eski günahlarını temizlemek istiyor idiyse, vatandaşa parmak sallamasına hiç gerek yoktu, zira AK Parti zaten temizlemişti onun kirlerini…

Bilindiği gibi bu zat, geçmişteki konuşmalarında, Fetullah cemaatinin ‘terör örgütü’ olarak tanımlanmasına yüreği dayanmadığı için o dönem başbakan olan Tayyip Erdoğan’a “Edep yahu” diye seslenmişti. Ve Fetullah’ın hizmet erliğini yaptığı günlerde aynen şunları söylemişti: “Net olarak şunu da söyleyeyim tabi ki ben Hizmet hareketini bir terör örgütü olarak görmüyorum. Bunu daha önce de söyledim hele ki silahlı terör örgütü. O zaman ortada silahların olması lazım, örgüt üyelerinin olması lazım, militanların olması lazım.” Ama kaderin cilvesine bakın ki zaman o zatı yalanlamış ve ‘yok’ dediği silahlar 15 Temmuz’da millete doğrultulmuştu…

Esas itibariyle bu zatın geçmişteki konumunu ve bugün ayrımcılık kokan hezeyanlarıyla millete ayar verdiğini zanneden halini karşılaştırdığımızda, kimse nezdinde bir itibarının olmadığını görmek mümkün.

Ancak esas vahim olan, Türk siyasetinin geldiği bu seviyesizlik halidir. Hiçbir siyasi kültür müktesebatı olmayan, toplumdaki farklılıkların zenginliğinden habersiz, başında bulundukları partiyi çıkar pazarlamacılığı yapan bir gecekonduya dönüştüren siyaset esnafının halleri, ne yazık ki bu toplumun kanayan bir yarası haline gelmiş bulunuyor.

Eskiden de siyasetçilerin önemli hataları vardı ama hiçbir zaman siyaseti bu kadar ayağa düşürmemişlerdi.

Önceki ve Sonraki Yazılar