Ukrayna’da yaşanan savaş da bir fitne savaşıdır ve bu savaşın fitilinin çekilmesinde Avrupa ve ABD dahil olmak üzere bütün Batı dünyasının önemli fonksiyonu olmuştur. Batı dünyası bu savaşın sadece fitilinin çekilmesi için aktif rol oynamakla yetinmemiş ateşinin söndürülmemesi için de sürekli içine benzin dökmeye devam etmiştir. 

Şimdi, ABD’nin eskimiş yeni başkanı Donald Trump bu meseleyi çözme konusunda kendi politika ve formüllerinin öne çıkarılması için çalışıyor. Ancak girişimlerinde Avrupa ülkelerini pas geçerek Putin’le doğrudan irtibata geçmesi Avrupa ülkelerini ciddi şekilde rahatsız ediyor. 

Trump ile Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin’in Ukrayna konusunda barış görüşmelerinin derhal yapılması gerektiği konusunda mutabık kaldığı haberinin yayınlanması üzerine 7 Avrupa ülkesinin dışişleri bakanları 12 Şubat Çarşamba günü Fransa’nın başkenti Paris’te bir araya geldi. Bu arada Trump’ın Putin’le Suudi Arabistan’da Prens Muhammed bin Selman’ın ev sahipliğinde bir araya gelebileceğine dair haberler Avrupa ülkelerini daha çok rahatsız etti. 

Polonya, İspanya, İtalya, Almanya, Fransa, İngiltere ve Ukrayna dışişleri bakanlarının katıldığı toplantıda Ukrayna sorununu çözmek için düzenlenecek barış görüşmelerinde Avrupa’nın da Kiev’in de mutlaka yer alması gerektiğine dikkat çektiler.

Toplantıda Ukrayna Dışişleri Bakanı Andriy Sybiha, “Avrupa, Ukrayna için adil, kapsamlı ve uzun süreli bir barışın sağlanmasında aktif rol oynamaktadır. Ukrayna’nın güvenliği ve Avrupa’nın güvenliği birbirinden ayrılamaz.” diye konuştu. Onun bu açıklaması Ukrayna hükümetinin de Avrupa’nın pas geçilmesine sıcak bakmadığını ortaya koyuyordu.

Toplantıya katılan bakanlar Ukrayna’ya silah desteğine ve Rusya’ya yönelik yaptırımlara da devam edeceklerine dikkat çektiler. Yani kendilerini devre dışı bırakan bir çözüm formülünü kabul etmeyeceklerini ima ettiler. 

Avrupa ülkelerinin yöneticileri ve dışişleri bakanları daha sonra yaptıkları açıklamalarda da bu konuda Trump’ın tutumuna karşı çeşitli açıklamalarda bulunarak Avrupa ve Ukrayna’yı dışarıda bırakan sözde bir barışın hiçbir şekilde çözüm üretmeyeceğini vurguladılar. 

Avrupa ülkeleri diplomatlar, askeri komutanlar ve medya mensubu yorumcular vasıtasıyla da Trump’ın tutumunu eleştiren açıklamalar yaparak onun Ukrayna konusundaki tutumunu etkisiz hale getirmek için başlattıkları kampanyalarını sürdürdüler. 

Trump’ın tutumunun NATO’nun konumunu ciddi şekilde zayıflattığını ve ABD’nin Avrupa’ya sahip çıkma konusunda geleneksel politikasını da baltaladığını; Trump’ın barış görüşmelerinin derhal başlamasını istediğini ancak Rusya’ya karşı verdiği savaşta Ukrayna’ya desteğini çekeceğini ortaya koyduğunu vurguladılar. 

Gerçi biz Trump’ın barıştan yana biri olduğunu düşünmüyoruz. Katil siyonistlere destek konusunda hiçbir sınır tanımıyor ve Filistin halkını teslim olmaya, kendi yurtlarını terk ederek başka yerlere göç etmeye zorlamak için çeşitli taktikler çevirdiği ortada. Ama diğer taraftan Avrupa ülkelerinin sergilediği tutum da Ukrayna’daki savaş ateşinin söndürülmesine hiç de sıcak bakmadıklarını gösteriyor. Gerçi bu Trump’ın Avrupa’yı devreden çıkarma girişiminden kaynaklanıyor olabilir. Ama bunun sebebinin de ayrıca tahlil edilmesi gerekir. 

Trump’ın başkanlık koltuğuna oturmasından sonra yaptığı daha başka açıklamalar da Avrupa ülkelerini ciddi şekilde rahatsız etmişti. 

Fakat bütün bu ihtilafların ABD ile Avrupa’nın doğrudan karşı karşıya gelmesine yol açacak bir zemin oluşturacağı beklentisi içinde de olmamak gerekir. Bugün Trump her ne kadar Avrupa’yı ciddi şekilde rahatsız eden girişimlerde bulunsa ve açıklamalar yapsa da bunlar kendi içlerinde ittifak ve dayanışma içinde olmadıkları zaman uluslararası emperyalizmi yönlendirme konusunda güçlerinin ciddi şekilde zayıflayacağını biliyorlar. O yüzden aralarındaki ilişkilerde Trump’ın açıklamalarından ziyade stratejiyi belirleyen derin güçlerin tutumları belirleyici olacaktır.