Turpun cücüğünü açıklıyorum
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in ardından Ekrem Bey'in değerli eşi Dilek İmamoğlu, onun ardından da bizzat Ekrem İmamoğlu Türkiye'yi gammazlamakla kalmayıp gündüz gözüyle Batı'ya sitem edince aklıma şu soru geldi:
"15 Temmuz'da savaş uçakları ve tanklarla bu aziz millete saldıran FETÖ'yü destekleyen Batı'ya neden zerre miskali sitemde bulunmadınız?.."
Ekrem Bey'in ve özellikle de değerli hanımefendi Dilek İmamoğlu'nun 15 Temmuz gecesi sosyal medya hesaplarından yaptıkları paylaşımlar aklıma gelince bu sorunun beyhude olduğunun ayırdına vardım.
Zira...
15 Temmuz'daki "hayâsız akına" çıplak ellerle direnen bu aziz millete Dilek İmamoğlu, "Geri zekâlılar..." diye hakaret etmişti.
Ki, mahut darbeyi ağzının suları akarak izleyen müstevliler bile açıkça bu denli hakaret etmemişlerdi.
***
Bunların Batı'ya sitemlerine bakacak olursanız, Batı kurum ve değerlerine bağlılıklarının bedelini ödüyorlarmış. Özellikle de demokrasi mücadelesi verdikleri için "otoriter yönetim" tarafından cezalandırılmışlarmış.
E tabii böyle demeleri gayet doğal. "Bizi kendi partimizin içinden şikâyet ettiler; ihbar ettiler, yolsuzluklarımızı itiraf etiler, özetle, kendi kendimizi yaktık..." diyecek hâlleri yoktu.
Yani...
Deniz Baykal'ın kızı Prof. Aslı Baykal'ın dediği gibi "Hırsızlığımızı yakalayıp ceza verdiler..." diye şikâyet edecek değillerdi ya.
O değil de, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in İngiltere'ye yüzyıllık itiraf mesabesindeki "Terk edilmiş hissediyoruz!" sitemi beni benden aldı.
Biraz daha kaptırsaymış "İngiltere bizi cami avlusuna bırakıp gitti..." diyebilirdi. Ne ki İngiltere'nin camiyle işi olmayacağına göre "kilise" demesi icap ederdi. (Kilise avlusunda bırakılan CHP'ye de fakirin muhayyilesi henüz hazır değil.)
***
Gelgelelim, terk edilmiş hissine düçar olanlar öyle atını seven kovboy gibi kahve zincirlerine falan saldırmaya kalkışmaz.
Hele ki "RTÜK'ün önünde, RTÜK'e, bu başarısız darbe girişimini sürdüren arkadaşlara, bi gidip orda bi bakacağız..." diye racon kesmez. Öyle kantin kabadayısı gibi "RTÜK'ün önünde biraz da kalabalık olabiliriz..." gibi lakırdılarıyla tehdit savurmaz.
Terk edilmişlik hissi her bünyede özgüven kaybına neden olması gerekirken Özgür Özel'in bünyesinde gözü dönmüş bir özgüvene neden olması son derece ilginç.
O kadar ki, sanki dersin "büyük turpmuş" gibi. Fakat bilimsel gerçekler ve CHP'li genç çeriler nedeniyle Özgür Özel'e "büyük turp" diyemeyiz.
"Bilimsel gerçekler" dediğim, terk edilmiş hissine kapılanlar insanlardan kaçma eğiliminde olurlar, "Ben yeterince sevilmeye değer değilim" duygusuyla kendi kendilerini yer bitirirler. Borderline kişilik bozukluğu ardından değersizleşme, çöküntü, enerji kaybı, sürekli terk edilme endişesiyle uysal ve aşırı uyumlu olurlar.
Bunların hiçbiri Özgür Özel'de yok. Tam aksine olağanüstü cevval ve enerjik, yerinde duramıyor görmüyor musunuz!..
CHP'li genç çeriler de belli ki onu hiç sevmiyorlar. Daha geçen gün ABD'de doktora eğitimi alan Rümeysa Öztürk'ü savunan bir gönderisi yüzünden Özgür Özel'e demediklerini bırakmadılar. "Sen Truva atısın... Kripto AKP'lisin. S (...) git, Ekrem'i çıkartalım seni göndereceğiz... Eczacı senin Allah belanı versin..." gönderileri gırla gitti.
Demem o ki, Özgür Özel'den "turpun büyüğü" değil olsa olsa "turpun cücüğü" olur.