Ürdün’ün Müslüman Kardeşler’i kapatması
Ürdün, ülkede onlarca yıldır yasal çerçevede resmen tanınmış bir halk hareketi olarak çalışmalarını yürüten Müslüman Kardeşler’i kapatma, teşkilatının tüm faaliyetlerini durdurma ve mal varlıklarına da el koyma kararı aldı.
Müslüman Kardeşler cemaatinin bugün dünyada 70’ten fazla ülkede örgütsel faaliyeti olduğu tahmin ediliyor. Ancak bunların çoğunda farklı isimlerdeki sivil toplum kuruluşlarının çatısı altında faaliyet yürütüyor.
Arap dünyasında bazı ülkelerde bu cemaatin faaliyetleri tamamen yasaktır. Bazılarında Müslüman Kardeşler adıyla değil de farklı isimlerle çalışma yapıyor. Örneğin Lübnan kanadının adı Cemaati İslamiye’dir. Bazılarında böyle cemaat ve örgüt şeklinde değil de sosyal kurumlar vasıtasıyla çalışmalarını sürdürür. Yasaklı olduğu ülkelerde de mensupları mevcuttur ve onlar da kendi aralarında ilişkiyi muhafaza ederek, teşkilatsız bir şekilde cemaat içi eğitim çalışmalarını periyodik toplantılarla, buluşmalarla sürdürürler.
Ürdün’de ise, “Müslüman Kardeşler” adıyla resmen tanınmış ve kurumsal yapıya sahip bir organizasyonla çalışmalarını sürdürüyordu. Onlarca yıldan beri sürdürdüğü çalışmalarında, ülkede yürürlükte olan yasalara göre suç sayılabilecek uygulamaları da olmadı.
Ancak Ürdün İçişleri Bakanı Mazin El-Feraye, 23 Nisan Çarşamba günü Müslüman Kardeşler teşkilatının kapatılması ve cemaatin de yasa dışı ilan edilmesi yönünde karar aldıklarını, resmi teşkilatının bütün şubelerinin çalışmalarının durdurulacağını ve mal varlıklarına da el konulacağını duyurdu.
Kararın gerekçesi ise, bir süre önce ele geçirildiği ileri sürülen, gizlice insansız hava araçları ve roketler ürettikleri söylenen 16 kişilik bir grubun bu cemaatle ilişkisinden şüphelenilmesi. İçişleri bakanı söz konusu grubun ülke içinde karışıklık ve gerginlik çıkarmaya hazırlandığından şüphelenildiği iddiasında bulundu.
Her şeyden önce cemaat, söz konusu grupla herhangi bir ilgisinin olmadığını ve bu konudaki iddiaların tamamen asılsız olduğunu açıkladı. Grubun cemaatle ilişkisinin ispat edilmesine yetecek bir soruşturma yapılmış ve delil toplanmış da değil.
İkinci olarak söz konusu grubun elemanlarının cemaat mensubu oldukları tespit edilse bile bu, onların iddia edilen faaliyetleri cemaatin talimatıyla ve bilgisi dahilinde yaptıklarını göstermez. Tamamen cemaat yönetiminin ve iç organizasyonunun bilgisi dışında böyle bir çalışma yapmış olmaları muhtemeldir. Böyle bir ithamdan dolayı cemaatin mahkum edilebilmesi için, şüpheye mesnet teşkil eden çalışmaların doğrudan cemaatin kendi teşkilat yapısıyla ilişkisinin yargı yoluyla ispat edilmesi gerekir.
Diğer yandan Ürdün’de, bu ülkenin resmi olarak kuruluşunu ilan etmesinin üzerinden fazla zaman geçmeden kuruluşunu resmen ilan eden ve yasalar çerçevesinde de faaliyetlerini yürüten bu cemaatin şimdiye kadar, ülkede kargaşa çıkarma girişiminde bulunmadığı ve hiçbir şekilde şiddete başvurmadığı, yasalara göre suç sayılabilecek çalışma yapmadığı da biliniyor.
Ancak böyle kritik bir dönemde Ürdün hükümetinin bu cemaati kapatma kararı alma ihtiyacı duymasının, siyonist işgal rejimine yönelen tepkilerin büyümesi konusundaki endişelerden kaynaklandığı hakkında hiçbir tereddüde mahal yoktur.
16 kişilik grubun, insansız hava aracı ve roket yapma suçlamasıyla yakalanması da yine işgal rejimiyle ilgili endişeden kaynaklanıyor. Bu iddianın bir senaryo mu olduğunu yoksa gerçeği mi yansıttığını henüz tam bilmiyoruz. Gerçek olsa bile söz konusu araçların üretilmesinin amacı kesinlikle Ürdün içinde bir hedefi vurmak ve kargaşa çıkarmak değil Filistin’de işgale karşı verilen mücadeleye destektir.
Ancak siyonist işgalcileri asıl korkutan, Filistin direnişine dışarıdan destek verilmesi konusunda Ürdün’ün bir kapı olarak kullanılması endişesidir. Ürdün Irmağı’nın doğusuna, İngiliz emperyalizmi tarafından Ürdün Haşimi Krallığı adında bir devlet kurdurulmasının birinci amacı da zaten, kurulması planlanan siyonist işgal yönetiminin doğu sınırlarını güvenceye almaktı.