1. YAZARLAR

  2. Yusuf Ziya Cömert

  3. Uyumlu bir Suriye
Yusuf Ziya Cömert

Yusuf Ziya Cömert

Uyumlu bir Suriye

A+A-

1967 savaşı dünyada “Arap-İsrail Savaşı” diye anılıyordu. Bir tarafta İsrail, etrafında Mısır, Suriye, Ürdün.

Bir Arap heyecanından söz edilebilirdi 60’lı senelerde. Nasır vardı çünkü. Hatta Melik Faysal vardı.

Fakat kötü bir şekilde mağlup oldu Araplar, bilhassa Mısır.

Biz, bizim evde üzüldük. Yani rahmetli annemle babam üzüldü biz çocuklar da İsrail’in Arapları kötü bir şekilde yenmesinin üzülünecek bir şey olduğunu öğrenmiş olduk.

Ama bizler, biz sağcı Türkler hiçbir zaman kendimizi mağluplar kulübünden saymadık.

(‘Sağcı’ tabirine oldum olası mesafeliyim. Türkiye’deki ‘İslamcılık’ın mayasında biraz Amerikancılık ve antikomünizm vardır. Kurtulabilenler kurtuldu, kurtulamayanlar sabit-kadem devam ediyorlar.)

O yıllarda şu lafı çok duyardık:

“Arap alemi 2,5 milyonluk İsrail’le baş edemedi.”

Böylece kendimizi mağluplar kulübünün uzağında tutardık.

Arap alemi gerçekten ilgiliydi Filistin meselesiyle.

Sonra devran döndü.

Nasır’lar, Melik Faysal’lar tarih sahnesinden silindi.

Arap alemi denilen alem yaklaşık 60 yıl içinde büyük bir transformasyon geçirdi.

Nasıl oldu bu? Üzerinde çalışmaya değer.

Tabii ki Arapların kafasına çip takmadılar. RNA aşısı da yapmadılar.

Sopa gösterdiler.

Rejimleri iktidarla korkuttular.

Biraz da dolar gösterdiler. Petrol-dolar.

Arap rejimleri kendi petrolünün parası karşılığında bir bakıma ABD’nin hizmetine girmiş oldu.

Şimdi, kanarya sevenler derneği ağırlığında bir Arap Birliği’ne sahibiz.

Melik Faysal’ın öncülüğüyle kurulan İslam Konferansı’nın durumu da aşağı yukarı aynı.

Arap dünyası da İslam dünyası da evcilleştirildi. Arap dünyası daha çok.

Arap meselesi denilince önce İsrail ve Filistin akla geliyordu.

İsrail bir sorun olarak, Filistin bir ‘dava’ olarak.

Artık bir Arap meselesi bile yok.

İsrail’i kim mesele ediyor?

İran.

Başardı mı?

Başaramadı, ama uğraştı.

Suriye?

Etkisiz elemandı. İran’la Lübnan arasında köprü vazifesi görüyordu. Ama İsrail onunla çatışsa bile o İsrail’le çatışmıyordu.

Bugün İsrail’in Gazze’de giriştiği soykırıma ses çıkaran bir tane Arap rejimi yok.

Suudi Arabistan İsrail’le barıştı.

Birleşik Arap Emirlikleri İsrail’le barıştı.

Mısır Camp David’den beri barışık.

Ürdün, İran İsrail’e füze atarken füzelerin havada yolunu kesmeye çalıştı. Yani İsrail’in savunmasına yardım etti.

Derken…

Birkaç hafta önce Suriye Devrimi 61 yıllık Baas rejimini tarihe gömdü.

İyi de yaptı. Çok zalimdi Baas.

Peki şimdi ne olacak?

Yani, Suriye Devrimi Filistin davası konusunda nasıl bir tutum takınacak?

Devrimi başaran unsurların Baas’a olduğu kadar İsrail rejimine de muhalif olduklarını varsayabiliriz.

Hemen hepsi “Hayber Hayber Ya Yehuud/Ceyş-i Muhammed sevfe ye’uud” sloganı atan bir ideolojik gelenekten geliyorlar.

Dün bir bugün iki, Esed’i devirmeye devirdiler ama kendi düzenlerini henüz kuramadılar.

Yani bugünden İsrail’e sataşmaları beklenmeyebilir.

Sataşmadılar zaten.

Eh, daha işin başında ABD’yi, Avrupa’yı işkillendirmemek lazım diye düşünmüş olabilir.

İran’a da muhalifler. Bu da anlaşılabilir. Çünkü Esed rejiminin en büyük destekçisi Rusya’yla birlikte İran’dı.

İran aleyhinde konuşmak için fazla beklemedi Şara.

Şarku’l Evsat’a verdiği röportajda “İran projesini 40 yıl geriye götürdüklerini” söyledi.

Bunlardan, Şara’nın ‘uyumlu’ bir rejim vaat ettiği sonucunu çıkarmak mümkün.

Bunun iyi bir şey mi kötü bir şey mi olduğuna herkes kendisi karar versin.

Önceki ve Sonraki Yazılar