Vicdan en büyük danışmandır
Hadislerde insanın yapıp ettiği işlerin iyi veya kötü olduğunun delili, insanın vicdanı üzerinde bıraktığı etki olduğu belirtilir ve iyi işlerin vicdanda huzur ve sevinç, kötü fiillerin ise üzüntü ve tatsızlık meydana getirdiği vurgulanır. Bireysel ve toplumsal tutumların niteliğini bilmek, kavramak açısından farkında olunması, her zaman gözetilmesi gereken müthiş bir ölçü. Üstelik alim olmayı da gerektirmiyor. Duru bir akıl, arı bir vicdan yeter.
Geçenlerde Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara ile SDG komutanı Mazlum Abdi arasında bir mutabakat metninin imzalanmasından sonra Suriye'nin genelinde, özellikle Suriye Kürtlerinin yaşadıkları Kamışlı, Haseki, Afrin gibi şehirlerde, Şam ve Halep'in mahallelerinde yaşanan sevinci, ekranlarda izleyince, peygamberimizin koyduğu bu ölçü aklıma geldi. Sadece Suriye'de ve Suriye Kürtlerinde değil, Türkiye'de, genel olarak bölgede, Suriye ve Türkiye dışında yaşayan Kürtlerde büyük bir rahatlama, tarifsiz bir coşku yaşandığını hepimiz gözlemledik. Bu da atılan adımın bölgenin tarihine, kültürüne, medeniyetinin karakterine, toplumların ve bireylerin vicdanına, Müslüman milletlerin şuuraltına uygun olduğunun göstergesiydi. Arapların, Kürtlerin, Türklerin, bütün bölgenin şuuraltını harekete geçirmişti çünkü. Nitekim yüzyılı aşkın bir süredir bölgenin tamamında, kırk yıldır Türkiye'de, on küsur yıldır da Suriye'de yaşanan çatışmalar, şiddet ortamı da birey ve toplum olarak herkesin ağzında acı bir tat bırakıyordu. Dökülen kanı, kaybedilen canları, maddi ve manevi kayıpları, Akdeniz'in, Egenin sularına gömülen canları, başka diyarlara sığınmak zorunda kalan muhacirleri ve gittikleri yerlerde aşağılanmalarını saymıyorum bile. Benzeri coşkuları bölgemiz bundan önce de zaman zaman yaşamıştı. Kıbrıs harekatını hatırlıyorum. Çocuktum. Kazanılan zaferin, yaşadığım küçük Kürt köyünde nasıl bir coşkuya yol açtığı hala gözlerimin önündedir. Bir yazardan dinlemiştim. Kıbrıs harekatında kazanılan zaferin haberini veren Mısır devlet radyosunun spikerinin "iki yüzyıldan beri ilk defa Müslümanlar toprak kazandı" diye coşkulu ve ağlamaklı bir sesle anlattığını söylemişti. Bizim köyün vicdanı ile Mısır'ın vicdanı aynı şuuru yansıtıyormuş, demiştim.
Son yıllarda atılan başka adımların da böylesine büyük coşkulara yol açtığını gördüm. TRT Arabi'nin açılışının yapıldığı gün, Cezayir'den bir Arap entelektüelin "bugün Türkiye'nin ait olduğu medeniyete döndüğü gündür" şeklindeki sözlerini ekranlarda dinlemiştim. TRT Kürdi'nin açılış sürecini yakından müşahede eden, bu adımın Kürt mahallesinde meydana getirdiği sevinci bizzat yaşayan biri olarak Arap entelektüelin coşkusunu çok iyi anlamıştım.
Neticede söz konusu vicdanî anlayış birliğinden sonra adeta patlayan toplumsal refleks bölge ülkelerinin yapıp ettiklerinde, siyasal tavırlarında neyi dikkate almaları gerektiğini gösteriyor.
Bir alim dostum "Kur'an-ı Kerim'in Allah'ın ismiyle başlayıp insanın ismiyle bitmesinin hikmetinin ne olduğunu biliyor musun?" diye sormuş ve ben "bilmiyorum" cevabını verince şöyle demişti: "Bunun hikmeti, Allah'tan gelen mesajın doğru anlaşılmasının kriterinin insanın arı duru vicdanı olduğudur".
Devletlerin attıkları adımların da ölçüsü, insanların vicdanlarında meydana getirdiği etkidir. Eğer verdiğiniz siyasal bir karar, Suriye'deki gibi vicdanlarda genel bir coşku meydana getiriyorsa, bu karar doğrudur. Şayet ağızlarda acı bir tadın oluşmasına ve vicdanlarda da üzüntüye sebep oluyorsa bu da o kararın yanlış olduğunu gösterir.
Mesela Devlet Bahçeli'nin başlattığı süreç, hem genel bir coşkuya yol açtı hem de sınırlarımızı aşan bir bereketin önünü açtı. Bu yüzden doğru bir adımdır.
Boşuna dememişler "vicdan en büyük danışmandır" diye.