1. YAZARLAR

  2. Ali Bulaç

  3. Yılbaşı kutlamaları ve Noel Baba
Ali Bulaç

Ali Bulaç

Yılbaşı kutlamaları ve Noel Baba

A+A-

Batı ile temasa geçtiğimizden beri, 31 Aralık günü bir gerilime konu olmaktadır. Bu sene bizde eskisi kadar olmasa da, Almanya ve ABD’de fiili saldırılara gerekçe teşkil etti:

20 Aralık 2024 günü Almanya’nın kuzeydoğusundaki Magdeburg şehrinde bir aracın Noel pazarındaki kalabalığın arasına dalması sonucu biri çocuk beş kişi hayatını kaybetti, 200’den fazla kişi yaralandı. Ülkeye 2006 yılında gelen 50 yaşındaki Suudi Arabistan vatandaşı Talip Abdulmuhsin isminde bir doktor şüpheli olarak gözaltına alındı. Doktorun uzun zamandır İslam ve Müslümanlara karşı düşmanlık beslediği, her fırsatta İslam’ı itibarsızlaştıran söylemlerde bulunduğu biliniyorsa da, aracını Noel pazarındaki kalabalığın üzerine sürmesi, bu terör eyleminin Noel’le ilgili olduğu şüpheleri kuvvetlendiriyor.

İkinci olay şöyle: 2025 yılbaşı gecesi ABD’nin New Orleans şehrinde yeni yıl kutlamalarının yapıldığı sokağa araçlı ve silahlı saldırı yapıldı, 10 kişi hayatını kaybetti, 35 kişi de yaralandı. FBI olayın bir terör saldırısı olduğunu, Amerika doğumlu saldırganın kullandığı araçtan IŞİD bayrağı çıktığını duyurdu. Saldırganın ismi Şemseddin Cabbar olarak açıklandı. 42 yaşında Texas’lı ABD vatandaşı Cabbar’ın ordudan emekli olduğu da kaydedildi.

İki saldırı ister Noel kutlamaları ister başka gerekçeyle yapılmış olsun, masum insanların canına kasteden birer terör eylemidirler. Kime ve hangi sebeple olursa olsun, masum insanların hayatına kasteden eylemler kınanmalı, tel’in edilmeli.

Belki terör saldırılarına gerekçe gösterilen yılbaşı kutlamalarına daha yakından bakmakta fayda var. Yukarıda Müslüman aleminde, özellikle Türkiye’de yıllardan beri bu konu gerilimlere yol açtığına değindik, eskisi kadar şiddetli değilse de, tamamen ortadan kalkmış değil. Türkiye gibi ülkelerde gerilim genellikle dindar-muhafazakar çevreler ile laik-seküler kesimler arasında cereyan ediyor.

Gerilimin nerelerden kaynaklandığını anlayabilmek için tarafların argümanlarına bakmak lazımdır.

Mütedeyyin muhafazakarlara göre yılbaşı kutlamaları bir Hıristiyan adeti olup pagan ritüeller içermektedir. Öne sürdükleri argüman şu:

“Ülkemizde bize ait olmayan, Hıristiyan inancını taşıyan yeni yıl kutlamaları her yıl tekrarlanıyor. Yılbaşında hindi kesilmesi sorun teşkil etmezken, Kurban Bayramında kesilen kurbanlar mesele oluyor. Miladi Takvime göre Hz. İsa’nın doğuşunu kutlamış oluyoruz. Yılbaşı kutlamaları pagan inanışı olan putperest Romalılardan kalmış bir inançtır. 

Abdullah İbn-i Ömer’in Hz. Peygamber (s.a)’den naklettiğine göre “Bir kimse müşriklerin bayramlarına katılmak suretiyle onlara benzer, kıyamet günü onlarla beraber haşrolunur.” (Beyhaki, es-Sünenü’l-Kübra) 

İmam-ı Rabbani de der ki;  “İki dini tasdik eden dahi şirk ehlinden sayılır. İslam hükümleri ile küfrü bir araya getirmeye teşebbüs eden dahi müşrikdir. Halbuki küfürden teberri etmek (uzaklaşmak) İslam’ın şartıdır. Şirk şaibesinden sakınmak tevhiddir…Hinduların büyük bildikleri günleri tazim, Yahudilerce bilinen adetlere uymak, küfrü icap ettirir. Nitekim Ehl-i İslam’ın cahilleri, bilhassa kadınlar, küffarın belli günlerinde küfür merasimini icra etmektedirler. Bunları, kendileri için de bayram kabul edip, kızlarının ve kardeşlerinin evlerine onlar gibi hediyeler yollarlar… Böylelikle o merasime tam manası ile itina ve itibar ederler. İslam’da bunların hepsi şirk ve küfürdür.” (Mektubat-ı İmam-ı Rabbani, III/41) 

Özetle dindar muhafazakar çevrelere göre kutlanan yılbaşı miladi takvimle ilgilidir, Müslümanların Hicri yıl başısı 1 Muharrem’dir.

Laik kesimlere göre yılbaşı kutlamaları modern hayata, batı dünyasına katılmanın göstergelerinden biridir, dünya ile beraber biz de yılbaşını kutlamalıyız. 

Gerilimin iki ucunda kararlı taraflar varsa da, bir ucundan tartışmaya katılanların tümü keskin değil.

Mesela 2011 yılında Keşan Müftüsü Süleyman Yeniçeri, günlerce sürecek bir tartışmaya “Noel baba” üzerinden girdi. Müftü bey şöyle diyordu: “Noel Baba yaşamış mı, yaşamamış mı belli değil. Hıristiyan aleminin çıkardığı bir şahsiyettir. Nole Baba baca ve pencereden giriyor. Doğru dürüst biri olsaydı kapıdan girerdi. Bizde kapıdan giriliyor, Kur’an-ı Kerim ‘Evlere kapıdan girin diyor’. Neden bacadan giriyor ki?” 

Müftü Efendi’nin bu yorumu mutad yılbaşı tartışmasına keyif katması beklenirken, laikçi çevreler müftüyü hedef tahtasına oturttular. Halbuki müftü efendinin demeci bütün Türkiye’de ‘hoş bir mizah’ konusu olarak algılanmıştı, insanlar ‘adam olsa bacadan girmez’ itirazını çok sevmişti.

Geçenlerde ölen Sümerolog Muazzez İlmiye Çağ “Noel Baba tamamiyle Türk’tür, bayramı da var, bu bayram Türk geleneğidir” diyor. Sümerolog’a bu bilgiler Azerbaycan ve İran’dan gelmiş. Abdurrahman Dilipak, Noel Baba’nın ‘İncil hafızı” olduğunu, bizim onu ‘İslam mirası içinde kabul ettiğimizi”, ‘Kur’an Kursu hocası gibi sayılabileceğini’, “Müslüman kabul edilip mezarı başında Yasin okutulduğunu”; Katolik, Ortodoks ve Protestanların kendisini aziz ilan edip kültürel miraslarına katmak istediklerini söylüyor.

Araştırmacı Galip Engin Şimşek’, “İlk defa Eskişehir’deki mezarlığın içinde bulunan Şeyh Edibali’nin türbesini gezerken dikkatimi çekti” diyor. “Arkasından Geyikli Baba türbesi var. Bu yerlerde neden geyik boynuzları var diye düşündüm. Geyik Şamanların öteki aleme giderken ruhlarını taşıyan sembolü anlatmak için kullanılır. Anadolu erenleri İslamiyet’i benimserken ona kendi geçmişlerinden de bir şeyler katmışlar… ve Şaman Türk köylülerinin geldikleri coğrafyanın kültürel yapısına adapte olabilmeleri için onların kültürel kodlarını yeniden şekillendirmişler. Edibali bir şifacı ve ruhsal aracı olarak Şaman geyiğine binip Anadolu’ya yerleşen Türk kabilelerinin ihtiyaçlarına onların anladığı dilden yardımcı olmaya çalışmış.” Şimşek soruyor:  “Acaba en saf duaların öznesi çocukların dileklerini geyiklerin çektiği arabasına binerek yerine getirmeye çalışan aksakallı Şaman kılıklı Noel Baba (ve) onun yardımcısı yeşil cinler toprağın bereket gücünün temsilcisi olmasın? Bütün bunlar bizim Şeyh’in ne kadar uzağına düşüyor dersiniz?” 

Dinlerin karşılaştıkları en büyük zorluk, insan, her seferinde yenilenen vahyi tebliğe karşı, masumane formlar altında yine kendi bildiğini okumasıdır. İnsan her zaman saf dine açıktan meydan okumaz, pagan ve yoldan sapmış atalarının geliştirdiği gelenek ve görenekleri, kültürel form ve alışkanlıkları, kabul edilebilir biçimlere sokarak devam ettirir, böylece tevhide karşı yeni formda bildik eski inançları devam ettirir.

Başka araştırmacılara göre, ne Noel Baba’nın Aziz Nikola ile ilişkisi vardır, ne Hıristiyanlar Noel Baba’dan hazzetmektedirler. Birçok Hıristiyan kilise ve çevre defalarca bu pagan figürün dinleriyle, Hz. İsa ile ilişkili olmadığını açıklamıştır. Dindar Hıristiyanlara göre Noel Baba’nın herhangi bir değeri yoktur, aksine Hz. İsa’nın dünyaya gelişini gölgelemektedir. 18. Yüzyılda, özellikle 1930’da Coca Cola tarafından bir reklam figürü olarak üretilip kapitalist piyasaya sürülmüştür. Şimdide piyasa tarafından tüketimi ve eğlence sektörünü tahrik edici bir unsur olarak kullanılmaktadır.

Yılbaşı kutlamaları ve Noel Baba ritülleri modern dünyanın pagan kutlamalarına dönüşmüş bulunuyor. Bundan sadece tevhidin ne olduğunu iyi bilen Müslümanlar değil, Hıristiyan dünyası da rahatsız. Bu Hıristiyan gruplar Noel Baba kültürüne karşı mücadele ediyorlar. 

Noel Baba karşıtları, Hz. İsa’nın doğum günü kabul edilen Noel kutlamalarında, Almanya ve İsviçre’de uzun bir geleneğe sahip olan figür Christkind’in (sarı saçlı, kanatlı çocuk Mesih) öne çıkarılmasını teklif ediyorlar.  Christkind taraftarları, “ticari Amerikan geleneği”nin bir uzantısı olarak gördükleri Noel Baba’yla ilgili ürünlerin satışını yasaklayan işverenleri ödüllendireceklerini ilan ediyor. Yıllardır bu kampanyayı yürüten “Pro-Christkind” taraftarları, 2009 yılında ülkede yüzde 70 oranında taraftar bulduklarını belirtmişlerdi. Grup aralık ayının başlarında, Graz kentinde Noel Baba karşıtı protesto yürüyüşü de yaptı. Viyana’nın Freyung meydanındaki en eski Viyana Noel Pazarı, geleneksel olmadığı için bu yıl Noel Baba dekorasyonu satmadıklarını bildiriyor. 

Şimdi gelelim durumumuza. 

Biliyoruz ki, yılbaşının miladi takvime göre belirlenmesi icbari olmuştur. Osmanlı’dan sonra diğer birçok İslami gelenek ve teamülün yerine Batı’dan ithal edilenlerinin ikame edilmesi, bize zamanın Düvel-i muazzaması tarafından mecburi kılındı. Bugünün küresel düvel-i muazzamaları bunun nezaretini yapmaya devam ediyorlar. Yılbaşı vd. konulara masumane gözle bakanlar, “Bunda ne var canım” diyorlar. “Miladi yılın başlangıcı, çoluk çocuk televizyonda eğlence programları –ilerleyen saatte dansöz- seyreder, kuru yemiş, meyve ver, bu arada aldığımız piyango biletinden iyi bir ikramiyenin çıkması için dua ederiz” derler.

Müslümanlar geçen yüzyılda olağanüstü şartlarda Miladi takvime geçmek zorunda bırakıldı. Takvim basit bir gün ve ay hesabı değildir; bir din, iktidar ve medeniyet perspektifinden zamanın yeni bir düzenlenmeye tabi tutulmasıdır. Aynı zaman bir felsefedir. Fransız ihtilalcileri Kilise’nin zaman anlayışına itiraz ettiklerinden “devrimin üç idealinden biri olan eşitlik”i sembolize eder düşüncesiyle “gece-ile gündüz tam eşitlendiği 22 Eylül”ü yeni takvimin başlangıcı ilan ettiler ama tutmadı. Sizin eğer “ecel”le belirlenmiş zamanın sonunda ‘kıyametin kopacağına ilişkin kesin bir inancınız’ varsa –ki İslam amentüsünün temellerinden biri ahrettir-, zamanı çevrimsel olmaktan çıkarıp sonsuza kadar düz çizgide ilerleyen tarih anlayışına indirgeyen bir takvimi kullanmanızın ayrı bir sebebi olmalı.

Belki artık bu tartışmaya bir nokta koymanın zamanı gelmiştir.

Dinini ciddiye alan biz Müslümanlar yılbaşı kutlamayız, ne hicri ne miladi. Bizim kutladığımız iki bayram vardır: Ramazan ve Kurban Bayramı. Efendimiz (s.a.) Medine’ye geldiğinde halkın İran etkisinde Nevruz ve Mihrican günlerini kutladıklarını gördüğünde “Allah bu iki bayramınızı -Kurban ve Fıtır (Ramazan) Bayramı- onlardan daha hayırlı iki günle değiştirdi:” (Ebu Davud, Salat, 245, Nesai. Iydeyn, 1.) 

Biz de 31 yerel ve merkezi yönetimleri kazandıktan sonra zenginleşen belli bir muhafazakar zümre, “Mis gibi Hicri takvimimiz varken, Hıristiyanların yılbaşından bize ne!” deyip bu sefer “Hicri takvim başlangıcını kutlama” bid’atını dine dahil etmeyi önerdiler. Derken söz konusu geleneksel muhafazakarları takip eden postmodern muhafazakarlar “Ne olsa gider” felsefesine sarılıp  “Hem Hicri yılbaşını, hem yılbaşını kutlarım” der ve bu pagan geleneği gönül huzuruyla kutlarlar.

Müslümanlar için kutsalın kesafet kazandığı tek bir gece vardır: O da Kur’an ve Sünnet’le sabit Kadir Gecesi’dir. Onun dışında her gece kutsaldır, günler Allah’a aittir, yeryüzü mescit kılınmıştır. Sair gecelerde ne yapıyorsak bu gece de aynısını yapmaya devam edeceğiz. 

Hıristiyan veya laik çevreler hangi niyet ve düşünce ile hangi günü kutluyor olurlarsa olsunlar, onlar kendi inanç ve düşüncelerinde özgürdürler, kimsenin onların geleneklerine, kültür ve inançlarına göre yılbaşını kutluyor diye rahatsız etmeye, onlara saldırmaya hakkı yoktur. Bu saldırıları düzenleyenler birlikte yaşamanın temel kuralı olan ihtiramı ihlal etmekte, Müslümanların tamamına ve İslam’ın kendisine zarar vermektedirler.

Kur’an gayet açık bir dille şu hükmü koyar: Allah dileseydi, beşeriyetin tamamını tek bir topluluk kılardı ama öyle murat etmedi; “Her bir topluluğe ayrı bir şeriat ve yaşama yolu/yöntem kıldı” (5/Maide, 48.)

Önceki ve Sonraki Yazılar