Siyonist işgal rejimi, Gazze’ye yönelik olarak sürdürdüğü vahşi soykırım savaşının ikinci aşamasında bir yandan aç ve susuz bırakmak suretiyle insanları topluca ölüme mahkum etme politikasını en katı şekliyle sürdürürken, bir yandan da özellikle hastaneleri hedef alarak, saldırılarda yaralananların ya da zorunlu ihtiyaç maddelerini temin etmekten mahrum bırakılmak sebebiyle muhtelif hastalıklara maruz kalanların herhangi bir sağlık hizmeti alma imkanlarını ortadan kaldırma amaçlı saldırılarını da sürdürüyor. 

Bayram günlerinde de saldırılarını yoğun bir şekilde sürdüren işgalci canavarlar, Çarşamba gününün erken saatlerinde de Gazze Şeridi’nin kuzey kesiminde ve Gazze şehrinin doğusunda yer alan Cibaliya’da UNRWA’ya (BM Yakındoğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı) ait bir sağlık merkezine saldırı düzenleyerek yarıya yakını çocuklardan oluşan yirmiye yakın insanı katlettiler. Saldırıda onlarca kişi de yaralandı ki bunlar arasında durumları ağır olanlar bulunduğundan, diğer yandan işgalcilerin saldırılarında sağlık kurumlarının büyük çoğunluğu kullanılamaz duruma getirildiği için yaralıların kurtarılması imkânları iyice azaldığından ölü sayısının artması ihtimali bulunuyor. 

Siyonist işgal rejiminin, uluslararası hukuka göre savaş suçu sayılan insanları topluca aç ve susuz bırakma, zorunlu ihtiyaç maddelerinin teminini engelleme ve sağlık kurumlarını kasten hedef alma uygulamalarını stratejik bir yöntem olarak sürdürdüğünün bilinmesine rağmen bugün tüm dünya üzerinde egemenlik kurma hayalleri kuran Trump başta olmak üzere Batı dünyasının ileri gelen pek çok lideri tarafından bu rejime şartsız destek veriliyor. Zaten bu kadar cüretkâr olabilmesi de onların desteğinden kaynaklanıyor. 

İşgal rejimi başlangıçta, hastanelere yönelik saldırılarına gerekçe olarak Hamas’ın buraların altında silah depoları bulunduğu iddiasını kullanmıştı. Daha sonra bölgeyi işgal ederek hastaneleri özellikle kuşatma altına aldı ve sonra da içlerine baskın düzenleyerek aramalar yaptı. Hastalara büyük işkenceler yaptığı, doktorları ve sağlık personelini esir aldığı bu baskınlarında iddialarına gerekçe oluşturacak hiçbir şey bulamadı. Ama hastaneleri kasten hedef almaya devam etti. 

Bu durum işgalcinin asıl amacının soykırım olduğunu bütün açıklığıyla gözler önüne seriyor. En başta hastaneler sivil insanlar tarafından sığınak olarak kullanıldığından işgal güçleri de toplu katliam yapmak amacıyla buraları hedef alıyor. 

İkinci olarak da insanları aç ve susuz bırakmak suretiyle ölüme mahkûm etmek gibi sağlık hizmetlerinden tümüyle mahrum bırakarak ölüme mahkum etmek de işgal rejiminin özellikle tercih ettiği bir yöntemdir. Bu ise tam anlamıyla bir vahşettir. Ama ABD ve AB başta olmak üzere küresel güçlerin çoğu bu vahşete destek verirken kendilerini hâlâ “uygar dünya” olarak sunmaktadırlar. 

Böylesine vahşi bir anlayışın varlığını sürdürüyor olması, üstelik bu vahşetin günümüz dünyasının egemen güçlerinin birçoğu tarafından desteklenmesi gerçekte tüm insanlığın büyük bir ayıbıdır. Siyonist canavarlar Nazileri çok çok geride bıraktı.

Siyonistleri vahşi savaşlarında her yönden destekleyen, bütün askeri malzemelerini tedarik eden, üstelik savaşın ekonomik yükünü hafifletmek amacıyla yüklü yardımlarda bulunan ABD yönetimi, siyonist işgalcinin hastanelere yönelik vahşi savaşını haklı çıkarmak amacıyla yürüttüğü medya savaşında da ona destek verdi ve yalanlarını tekrar edip durdu. Aynı şeyi, güya sivillerin öldürülmesine karşı çıktığı ve insani yardımların önünün açılmasını istediği iddiasındaki Avrupa Birliği de yaptı.

İşgal rejiminin Gazze ahalisini aç, susuz ve bütün sağlık hizmetlerinden mahrum bırakmak suretiyle yapmak istediği bu insanları ölümle vatanlarını terk etme arasında bir tercih yapmaya zorlamaktan başka bir şey değildir. Ama dediğimiz gibi bu politika siyonist işgal rejiminin tek başına değil ABD ve AB ile koordine bir şekilde ve ortak amaç doğrultusunda yürüttüğü bir politikadır.