1. YAZARLAR

  2. Mustafa Çağrıcı

  3. ‘Zenginlerin malında muhtacın hakkı vardır’
Mustafa Çağrıcı

Mustafa Çağrıcı

‘Zenginlerin malında muhtacın hakkı vardır’

A+A-

Dinimiz, zenginlerle fakirlerin birbirine kapalı yaşamalarını doğru ve insanî bulmaz. Yüce kitabımız takva erdemiyle cenneti hak edenleri tanıtırken, onların dünyada güzel davranan kimseler olduğunu belirtir ve “Onların mallarında muhtaç ve mahrum durumda olanların hakkı vardır” der; fakirlere bu haklarının incelik ve güzellikle ödenmesi gerektiğini bildirir. İyi Müslümanların, yaptığı hayırları severek ve isteyerek yaptığını belirtir...

ve.jpg

Önceki bir yazımda da belirttiğim gibi, insanoğlu varlığını sürdürebilmesi için toplumsal hayata muhtaçtır. Toplumsal hayata katılım, ferde ve topluma görevler yükler. Bu görevlere, günümüzde sosyal dayanışma deniliyor. Kur’ân-ı Kerîm’de kullanılan teâvün kelimesi de ‘yardımlaşma, dayanışma’ demektir.

Yardımlaşma ve dayanışmanın biçimi değişebilir. Eskiden zenginle yoksul arasında karşılıksız yardım verme-alma şeklinde oluyordu. Günümüzde yardımlaşma ve dayanışmanın, iş alanları açarak yoksullara nafaka sağlama (infak), devlet ve sivil toplum desteği gibi değişik şekilleri uygulanıyor. Önemli olan toplumda yardımlaşma ve dayanışma iradesinin yaşatılmasıdır.

Böyle bir iradenin aktif olmadığı toplumda bireylerin varlığı ve mutluluğu tehlikeye düşer, bu da toplumsal sıkıntılar üretir. İslâm dini bu gerçeği göz önüne alarak kişilere ve toplumsal kesimlere bazı görevler yüklemiş, ilkeler koymuştur.

Önemi dolayısıyla tekrar hatırlatayım ki, Resûlullah efendimiz, Kur’ân-ı Kerîm’in talimatıyla insanlığı iki temel göreve çağırmıştır: 1. Allah’a inanıp kulluk etmek; 2. Allah’ın yarattıklarına şefkat ve merhamet etmek. Meşhur bir hadiste Hz. Peygamber insanları bir bedenin organlarına benzetir; nasıl ki bu organlardan biri hastalandığında bütün beden acı çekiyorsa, Müslümanların da birbirinin acılarını böyle hissetmeleri gerektiğini bildirir.

Dinimiz, zenginlerle fakirlerin birbirine kapalı yaşamalarını doğru ve insanî bulmaz. Yüce kitabımız takva erdemiyle cenneti hak edenleri tanıtırken, onların dünyada güzel davranan kimseler olduğunu belirtir ve “Onların mallarında muhtaç ve mahrum durumda olanların hakkı vardır” der (Zâriyât 51/19); fakirlere bu haklarının incelik ve güzellikle ödenmesi gerektiğini bildirir (Bakara 2/263-264). İyi Müslümanların, yaptığı hayırları severek ve isteyerek yaptığını belirtir (Bakara 2/177; Âlu İmrân 3/92).

Hayırların mal ile ilgili olanlarının başında zekât gelir. Zekât, -Peygamber efendimizin benzetmesiyle- İslâm binasını taşıyan beş sütundan biridir. Bunlardan ortada olanı Kelime-i Şehadet’tir. Dört köşedeki dört sütun da namaz, oruç, zekât ve hac’dır.

Bütün dinlerde hayır yapmanın, yardımlaşmanın önemi kabul edilmişse de yalnız bizim dinimizde zekât denilen zorunlu (farz) bir yardımlaşma ibadet olarak konmuş; uygulama hükümleri belirlenmiştir. Namaz bedenî ibadet, Kur’an’da 27 ayette namazla birlikte geçen zekât da malî ibadetir.

Bir Müslüman bu ibadeti, öncelikle, kendisine nimetler ihsan eden Rabbine şükran borcu olarak eda eder; ayrıca zekât vermek suretiyle diğer kardeşlerine karşı kalbinde hissettiği sevgi ve merhameti eyleme dönüştürmüş olur.

Sözlüklerde zekât kelimesinin hem ‘artma’ hem de ‘temizleme’ anlamlarına geldiği belirtilir. Zekât Müslümanların mallarını eksiltmez artırır; malı kul haklarından, ruhu da cimrilik ve bencillikten temizler.

Malın veya paranın, fıkıh dilinde nisap denilen belli bir miktara ulaşmasının üzerinden bir yıl geçince 1/40 oranında zekât verilmesi gerekir. Hayvanların cinsine göre nisapları da farklıdır.

Zekâtın Ramazan’da verilmesi gerekmez; üzerinden bir yıl geçince verilir. Ancak Ramazan hayır ayı olduğu için bir yılın dolmasını beklemeden, zekâtı bu ayda vermek gelenek olmuştur.

Son olarak tekrar hatırlatalım ki, hiç kimse zekât verdiği için fakir düşmemiştir; aksine zekât malın bereketini arttırır, gönülleri birbirine ısındırır. Esasen Allah emrettiyse mutlaka bizim iyiliğimize olduğu için emretmiştir. Bize düşen, o emre uymaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar